Mehmet Kurtkaya, Haşmet Babaolu'nun "Kimse gitmiyordu" eleştirisi üzerine şunları söylüyor:
"Bilindiği üzere, özelleştirme kapsamındaki her şirket önce kendi haline bırakılır, şirkette aşırı kadrolaşmaya izin verilir, teknolojik yatırım yapılmaz ki halk o kuruluşun ürünlerinden bıksın. Sonra birden ortaya bir kurtarıcı şirket çıkar ve sihirli bir değnek değmişçesine şirket özelleştirmenin ardından tıkır tıkır çalışmaya başlar."
Mesele sadece Emek Sineması değil!
Geçmişte ne filmler seyrettim, ne güzel anılar biriktirdim o salonda!.
Ama artık önemli olan şu sorunun cevabı...
Geçtiğimiz altı yedi yılda, festival ve galalar hariç canım film seyretmek istediğinde kaç kez gittim Emek Sineması'na?
İki, üç kez... Daha fazla değil!
Hatta düşündüm de, o zaman diliminde Alkazar'da bile daha çok film seyretmişken, Emek Sineması'nı hep ihmal etmişim!
Şimdi kalkıp "Emek yıkılacak" diye dertlenmemin ne anlamı var!
Çevremdeki birçok arkadaşıma sordum. Onların durumu da aynı. Yıllardır Yeşilçam Sokağı'ndan içeri girmemişler ama iş lafa geldiğinde, "Emek yıkılmasın!" diye yakınmaya başlıyorlar.
Oysa gerçek şu...
İçimizde çok önce yıktık o salonu! Suçluyuz!
Son pişmanlığımız fayda eder mi?
***
Olaya daha geniş açıdan bakmak zorundayız. Mesele artık "Emek yıkılmasın, kalsın" noktasından öteye geçmiştir.
Günümüzün sermaye düzeni için sinema yapmaktan kolay ne var ki!
Çok tutturursan, Emek de Emek, diye...
Sermaye koyar önüne eskisinin küçültülmüş bir kopyasını; çevresine de seni oyalayacak bir yığın hoşluk yerleştirir!
Hatta bir bakarsın, koskoca Emek Sineması, olmuş sana bir alışveriş merkezinin çatısında "kaçak kat!" Şaşar, oturursun aşağı! Nitekim gidişat o!
Mesele artık çok daha büyük!
Mesele Beyoğlu'nun geleceği!
***
Ben caddeleri de, alışveriş merkezlerini de seviyorum. Ama iyi hesaplanmamış projelerin hem sahiplerine hem de şehre zarar verdiği çok açık bir gerçek!
Örnek mi? Geçen cumartesi Nişantaşı City's'in tıka basa dolu otoparkına rağmen alışveriş katlarındaki tenhalık anlayana ne çok şey anlatıyordu!
Şehir merkezlerinde, işlek caddelere yapılan AVM'ler ya kendilerini bitiriyorlar ya da caddeyi!
İstiklal Caddesi'nde şu an zaten Ağa Camii yanında yeraltındaki katları yer üstündekilerden fazla bir AVM inşaatı sürüyor.
Şimdi buna bir de Emek Sineması'nın içinde bulunduğu inşaat kompleksi eklenirse, manzarayı düşünebiliyor musunuz?
Diyelim ki, herkes o AVM'leri tercih edecek, dolup taşacaklar! O zaman da caddeyi kapanan kepenklerin, iyice derme çatmalaşan dükkânların dolduracağına emin olabilirsiniz!
Bir lafım da sermaye sahiplerine...
İstiklal Caddesi'ni bunca zaman da anlamamış, sevmemişseniz, gidin başka yere yatırım yapın! Lütfen!
29 Nisan 2010
Sabah