Atölyede günleriniz nasıl geçiyor?
Bu aralar zamanımın sabah ile öğle aralığını yaz okulu organizasyonunun yorumlarını yazmaya, öğleden sonraki aralığını ise yeni konular –yeni işbirlikleri, yeni takım arkadaşları, yeni müşteriler- için ayırdım. Düzenli bir zaman kurgusu yok, ne zaman rutin hareketler başlasa, yeniden yorumluyoruz o rutin hareketleri; bozup sıradan hallerinden kurtarmaya çalışıyoruz.
Atölye kolektif bir üretim mantığı için de yürüyor sanırım.
Ben yanyana üretmekten keyif alıyorum. Kolektif üretimin, benim üretim modelim üzerinde büyük bir etkisi var. Kendinizi yeniden üretiyorsunuz her seferinde. Önemli olan da bu değil mi? Masaya her seferinde hazır soru-cevaplar ile oturmak yerine, yeni pozisyonlar kazanacağınız, masadan yenilenmiş olarak kalkmanıza yardımcı olacak yeni sorular getirebiliyor musunuz? Başkalarının sorularına ne kadar açıksınız? Beraber soru üretebiliyor musunuz?
Birkaç alanda, birkaç ölçekte ve farklı farklı zamanlar da; yapımın içindeyken de eğitimin içindeyken de -Şevin Yıldız ıle YTÜ'de verdiğimiz MT5 örneğinde olduğu gibi- işbirlikleri kurmaya çabalıyoruz...
Stüdyo KAHEM bu işbirliğine bir örnek mi?
Evet. Hem de en önemlilerinden. Bu birlikteliklerin ilki 2006 yılında Hakan Şengün ve Pelin Tan ile "Ev- Bir Yerleşme Müzakeresi" sergisiydi. Daha sonra Şevin Yıldız ve Boğaçhan Dündaralp de katıldı bize. Her iş, bir sonraki beraberlik için genişleyerek büyüyor. En sonunda Stüdyo KAHEM ortaya çıktı.
Süren başka çalışmalar var mı, peki?
Mimarlar Odası ile birlikte üstlendiğimiz bir çalışma var: Tepebaşı'ndaki TRT binasını da içine alan bir bölgeye Ceren Balkır, Ahmet Önder, Orhan Kolukısa, Hayriye Sözen, Sinan Omacan, Boğaçhan Dündaralp, Burçin Kürtüncü ve otuz tane mimarlık öğrencisi ile sorular üretmeye çalıştık.