Ufuk Pehlivan (Yıldız Teknik Üniversitesi):
MEMA, yani Mert Eyiler Mimar Atölyesi, her anlamda "atölye"deki usta-çırak mantığını devam ettirmek ister. İsminin mimarlık değil de mimar atölyesi olması bu anlamı pekiştirir aslında.
Mert Eyiler ile tanışıklığımız, Eyiler'in bizim okulda proje dersi verdiği zamanlara rastlıyor. Daha sonra de yarışma projelerine hazırlanmak için ben ve birkaç stajyer öğrenci arkadaşım MEMA'da çalışmaya başladık.
Bu süreçte, Mert'in yarışma projelerine ya da herhangi bir projeye yaklaşımı rastladığım, birlikte çalıştığım pek çok mimardan farklıydı. Süreç, işin "özünde" ne olduğunu anlamak ve taviz vermeden neler yapabileceğimizi tartışmakla başlardı. Pek çok geleneksel/modern mimarın aslında ezberden yaptığını, bu ezbere bir anlamda karşı çıkan, fakat her Türk mimarın üniversitede önce ezberlemekle başladığı ve daha sonra bunun farkına varıp ya ezberin dışına çıkmaya çalıştığı ya da bu ezberi kendine uyarlayarak bir yol seçmesiyle devam ettiği bir pratik ile çözmeye çalışmaktaydık. Kuşkusuz Mert de bu aşamada pek çok eski (ezber) bilgiyi reddetmekteydi, ancak sürekli değişen pratiğin kendisine her yeni yaşında sürekli ayak uydurmaya hangi mimarın gücü yeter? Ezberi olmayan bir kişi ne kadar tutunabilir? -Mimarlık pratiği de mimarlar tarafından bir anlamda ezberler bütünü olarak devam etmektedir.-
Mert Eyiler ile olan çalışmalarımızda genellikle hep birlikte toplandığımız masanın başında kararlar alınır, tek tek tüm çalışanların fikirleri sorulur ve notlar alınırdı. Ancak sonuç olarak belirtilen fikirler bir ezbere yakınlığı açısından ele alınmalıdır ki, ortak bir karara varılabilsin.
Benim içinde olduğum süreçte, üç yarışma projesini gerek zaman kısıtlılığı nedeniyle gerekse de içimize sinmeyen yanları olduğu için teslim edemedik/etmedik. Elbette teslim edilemeyen proje de bir süreç içerir, bu aşamada yine de bir şeyler öğrendiğimi düşünüyorum. Sonrasında ise Live The Box adlı yarışmanın tartışma sürecinde bir süre yer aldım.