Hamburg'da toplu konut.
Türkiye'ye dönmeyi hiç düşünmediniz mi? Pratiğinizi Almanya merkezli olarak sürdürmenizin temel motivasyonu nedir?Pratiğimi Almanya merkezli olarak sürdürmem çok normal. Hayatımın % 90'ını Almanya'da geçirdim. "Anavatan"ım Türkiye olsa bile, ben Almanya'da büyüdüm, Almanya'da öğrendim ve doğal olarak Almanya'da ortağımla beraber ofisimizi kurdum. Bu demek değildir ki Türkiye beni ilgilendirmiyor. Geçen üç yıl içinde Türkiye'de de birçok yarışmalara katıldık. Hepsi bizim için başarısız geçti. Beğendiremedik bir türlü projelerimizi Türkiye'deki jürilere…
Südliche Furth'da (Güney Furth) toplu konut.
Son dönemde çok sayıda yarışmaya katıldınız ve Türkiye'de "yarışma müessesi" çok tartışmalı olduğu için merak ediyorum: Yarışma yönetmelikleri ne kadar sağlıklı hazırlanıyor? Değerlendirme süreçleri ne kadar şeffaf ve akılcı? Kamu projelerinin ne kadarı yarışmalar yolu ile sağlanıyor? Kısacası, Almanya'da mimarlık yarışmalar üzerinden nasıl üretiliyor ve yönetiliyor?
Biz Almanya'da projelerimizin çoğunu, kazandığımız yarışmalar sonucu gerçekleştiriyoruz. Ne yazık ki Türkiye'de yeterince yarışma açılmıyor. Yönetmeliklerin sağlıklı olup olmadığı sorununa ve değerlendirmelerin şeffaflığına gelince: Ben Türkiye'deki yarışma süreçlerinin oldukça sağlıklı, şeffaf ve akılcı geçtiğine inanmak istiyorum; hayır, buna inanmak zorundayım. Aksi takdirde Alman ortağıma neden Türkiye'de de yarışmalara katıldığımızı açıklamam çok zor olurdu.
Türkiye'deki kentsel dönüşüm vakalarını takip ediyorsunuzdur. Öte yandan siz de Hamburg'da konumlanacak 400 konutluk ve yenilenebilir enerji ile beslenecek bir projeye imza atıyorsunuz. Almanya'da yapılı çevrenin yenilenmesi ve dönüştürülmesine yönelik olarak alınan karar ve önlemler, ne düzeyde? Örneğin sürdürülebilirlik, bu resmin ne kadar büyük bir kısmını kaplıyor?
Sürdürülebilirlik moda, trend falan değil. Projelerde kaçınılmaz bir konu olması şart. Karbondioksit salınımında araçlar ve fabrikalardan daha çok konutlar çevre kirliliğine sebep oluyor. O yüzden Hamburg'daki projemiz enerji harcamasın, enerji üretsin istedik. En azından harcadığı enerjiyi üretsin istedik. "Form Follows Energie" mantığıyla artık mimarlıkta da diğer konular yavaş yavaş arka plana geçiyor.
Riyad'da toplu taşıma merkezi.
Almanya gibi yapılaşmasını neredeyse tamamlamış bir ülkede yaşıyor ve üretiyor olmanın, sizin "oyun alanı"nızı kısıtladığını düşünüyor musunuz? Yapı stokunun sürekli ivme kazanan bir hızda büyüdüğü Türkiye gibi bir coğrafyada üretmek fikrine nasıl yaklaşıyorsunuz?
Kesinlikle oyun alanımız kısıtlı değil! Evet kentsel dönüşüm derken Almanya'da ve Türkiye'de tamamen farklı şeyler anlıyoruz. Avrupa'daki kentlerin nüfusu azalırken, Türkiye'de kentler kontrol edilemeyecek şekilde büyüyorlar. Ve biz Almanya'da artık 60'lı, 70'li yıllarda yapılmış projelerin onarımını yapmaya başladık. Yalıtımı olmayan binaların cephelerine sadece mantolama sistemiyle yetersiz izolasyon yapıştırmaktan değil, binaların strüktürel değişiminden bahsediyorum. Nüfusun azalmasının yanında bir de yaşlanması bu değişiklikleri gerektiriyor. Binaları "engelsizleştiriyoruz". Bugün değil ama gelecekte Türkiye'de de bu gibi problemlerle karşılaşmamak için, planladığımız projelerin sadece bugün için değil yarın için de tasarlanması gerekiyor. Sürdürülebilirliği işte o zaman yakalamış olacağız.