Bir araya gelmeniz ve Salon Architects'in kuruluşuyla sohbetimize başlayalım...
Alper Derinboğaz: Salon Architects, 2012 yılında Melike ile bir araya gelişimizle kurulan; mimarlık, iç mimarlık, şehircilik ve sanat alanlarında uluslararası kalitede çeşitli tipoloji ve boyutlarda yaratıcı çözümler üreten bir mimarlık pratiği. Salon Architects'in ilk hali olan Salon2'nin temelleri ise 2009 yılına dayanıyor. UCLA ve Los Angeles deneyimimin ardından kurulan Salon2, İstanbul'da davetli yarışmalar için proje üreten, kamusal alanlar için tasarım yapan ve çeşitli ölçeklerde ürün veren bir mimarlık pratiği olarak başladı. Salon Architects projelerin, ithal kavramlar veya pratiğin yerel sorunların cenderesi dışında, bu coğrafyaya özgü tasarımlar gerçekleştirmek niyetiyle üretildiği, ekip içinde katılımcılık prensiplerini ortaya koyan bir çatı...
Melike Altınışık: Daha önce Alper'le 'bir araya gelme, birliktelik' konusu üzerine çok konuşmuştuk. Bizim bir araya gelişimizde de aynı fikir içeriği söz konusuydu. Salon bizim için insanların bir araya geldiği, fikirlerini paylaştığı, fikir üretimi yaptıkları mekan. Yani mimarlığa ve tasarıma o gözle bakıyor; Salon'u da bunun gerçekleştirileceği yer olarak görüyoruz. Salon'a kim gelirse her zaman için kapımız açık...
AD: Farklı alanlardan insanlar olabilir, proje tabanlı olarak farklı kişilerle buluşabiliriz. Müşteriye de yine bu şekilde yaklaşıyoruz. Bazı şeyleri birlikte nasıl daha ileri götürebiliriz diye bakıyoruz. Özellikle Türkiye'deki perspektif için konuşacak olursam; "Müşteri anlamaz, zaten olanaklar da el vermiyor, biz elimizden geleni yaparız" gibi bir genel yargı var. Halbuki projelerin erken aşamalarında birlikte yola çıkıp bir yönde devam edince çok iyi sonuçlar aldığımızı gördük. O bakımdan Salon kavramını pratiğin kültürü olacak şekilde de oturtmaya çalışıyoruz.
Aslında salon kavramından bahsederken ilk aklıma gelen şu oldu; özellikle benim çocukluk dönemim olan 80'lerde, salon Türkiye'deki aileler için farklı bir yere sahipti. Evin en büyük mekanı olmasına rağmen ya misafir geldiğinde ya da yılbaşı gibi özel günlerde kullanılırdı. Onun dışındaki günlerde oturma odası tercih edilirdi.
AD: Tam olarak dediğin gibi. Tabii birkaç anlamı var, herkes farklı anlıyor. Bir taraftan evin ilk kamusal mekanı yani ev ile dışarısı arasındaki bir arakesit olması ilginç bir durum. Diğer taraftan da salon, kulüplere verilen bir isim, Fransızca kökenli bir kelime... İnsanlar bu kulüplerde (felsefe kulüplerinde) bir araya gelip, fikirlerini paylaşılıp bunlar üzerinde konuşuyorlar. Aynı zamanda, stüdyoda ders verdiğimiz yerleri de ifade ediyor. Zaten Salon 2'nin esin kaynağı Bilgi Üniversitesi'ndeki bir derslik. Yani biz salon kavramının tüm bu farklı anlamlarını kapsıyoruz.
"Birbirimizi hiç tanımıyorduk, bir çarpışma oldu!"
Gümüşsuyu'ndaki bu mekanla bu anlamı daha da güçlendirmişsiniz, çok güzel bir salonunuz var.
AD: Teşekkürler. Salon, salomanje hatta (gülüyor). Mekan el verdiğince kapısı, ayırıcıları olmayan, her şeyin iç içe olduğu bir mekan oluşturmaya çalıştık.
MA: Yapı gereği doğrudan bir 'openspace' değil ama evin bir nevi parçası olarak gördüğümüzden bu tarz bir yerdeyiz. Tabii biraz daha kurumsallaştık çünkü adım adım ilerliyor, gelişiyoruz. Geçmişten gelen farklı deneyimlerimiz var. Alper'le olan birlikteliğimiz çok ilginç bir şekilde gelişti. Birbirimizi hiç tanımıyorduk ve bir çarpışma oldu diyebiliriz. Ben 8 yıl kadar Londra'daydım, döndüğümde Bilgi Üniversitesi'nde ders vermeye başladım. Alper de aynı stüdyoda ders veriyordu. Sohbetlerde mimarlık adına çok iyi anlaştığımız ortaya çıktı. Hemen bir yarışmaya girip birlikte ne yaptığımızı görelim dedik ve ciddi anlamda hiç tereddüt etmeden bu yola baş koyduk.
AD: Görünürde, yani aynı mekanda ortak bir deneyimimiz olmamasına rağmen, aslında hep benzer konularla ilgilenip, benzer fikirler veya perspektifleri korumuşuz. Dolayısıyla bir araya geldiğimizde yeni tanışmış gibi değil de yıllardır birlikte iş yapıyormuşuz gibi bir durumda başladık ve çok pürüzsüz bir şekilde devam ediyoruz.
Yarışmalar, iki mimarın birbirini tanıması için en doğru sınav aslında. Sinirlerin en gergin olduğu dönemlerden biri teslim süreci çünkü. Ortaklık kurmak da çok kolay bir şey değil. İyi arkadaşlar bile ortak olduklarında, hem ofislerinin hem de arkadaşlıklarının sonu gelebiliyor.
AD: Doğru, biz işin başında en stresli aşamayı deneyerek geldik. Zaten onunla kıyaslayınca sonrasında sorun olabilecek pek bir şey yaşanmadı.