Pratiğinizin üzerine temellendiği mimarlık yaklaşımlarından birinin, ekip çalışması ve uzmanlık alanlarının gerekliliğine inanç olduğunu söyleyebiliriz. Şanal Mimarlık'ta mimarlık pratiğinin inşaatında başka ne gibi temel düşünce güzergahları ya da üretim anlayışlarını önemsiyorsunuz?
AŞ: Değer kattığımızı düşündüğümüz işler yapmaya önem verdiğimizi söylemiştim. Ama bu noktada belki de söz konusu "değer"in ne olduğuna bakmak gerekiyor. Biri, disiplinlerarası tasarım süreci –ki biz bunu "açık kaynaklı tasarım süreci" olarak adlandırıyoruz. İkincisi ise "zeki mevki" (genius loci) ismini verdiğimiz bir yaklaşım: Tüm "yer"ler, tüm topluluklar, organizasyonlar ve coğrafyaların eşsiz nitelikleri vardır ve mimarlık, tüm bu nitelikleri dışa vuracak, onları görünür kılacak sosyal bir mekanizma, bir katalizördür. İşte bu düşünce, bizim üretim güzergahımız için bir ana aks… Bir yerin coğrafi özelliklerine, iklimine, toplumsal dinamiklerine, onu saran geçmişe ve hikayelere bakmaya epey zaman harcıyoruz. Böylelikle tasarladığınız mekan, o anlatıları yankılatabilir. Müşterinin 10 belki 20 sene içerisinde yapmak istediklerini göz önüne alırsanız, yine "yer" o hikayeye, bağlama katkıda bulunabilir.
Ulusal Yüksek Başarımlı Hesaplama Merkezi, Maslak / Ekip: 2007 – 2009: Josephe Cele + Kaan Sucu; 2009 – : Begum Öner + Cibeles Sanchez / 2011 – 2012 kışında tamamlanması planlanıyor. Yukarıda, yapıda kullanılacak renkli beton üzerine denemeler görülüyor.
Önemsediğimiz üçüncü yaklaşım ise "doğa"… Ama burada yalnızca güneşten, rüzgardan söz etmiyorum. Ürettiğiniz tüm mimarlıklar bir şekilde oraya ait bir malzeme kullanıyorlar, yerel iş gücü ile ayağa kalkıyorlar. Ve biz bir "yer"e dışarıdan yeni, yabancı ve egzotik bir şeyleri zorla eklemlemeye çalışmaktansa, sistemin mevcut sınırların zorlanması taraftarıyız. Zaten yapım teknolojileri ve sürdürülebilir sistemler açısından düşündüğünüzde de bunu yapmanız gerekiyor. Mevcut malzeme ve iş olanakları içerisinde durarak ve onları öteleyerek yeni bir şeyler başarmak, içinde bulunduğunuz komünite ve coğrafyanın kümülatif bilgi birikimine katkıda bulunuyor.
Bu durumda araştırmaya oldukça fazla vakit ayırıyor olmalısınız…
MŞ: Kesinlikle!
AŞ: Ofiste dolaşırken gördüğünüz koltuk bile böyle bir sürecin ürünü… Evet, artık bir koltuğumuz var; ama asıl önemli olan onun kontrplağın uygulama sınırlarını ölçmek için üretilmiş bir koltuk olmasıydı. Sonuçta burada her türlü kontrplağı elde edemiyorsunuz, yalnızca bazı türlerini bulabiliyorsunuz. Şu üzerinde konuştuğumuz masa da (masa üzerinde yer alan ve mukavvadan üretilmiş bir masa prototiğini gösteriyor) endüstrinin sunduğu olanakları deneye tabi tutmak üzere üretildi. Özellikle de öngerilmeli beton ile yaptığımız işten gurur duyuyoruz. Türkiye'de renkli betonu, belli bir tür cam sistemini kullanan ilk ofis olduk.
Ahşap Döşeme / Gabriele Haag ile işbirliğinde. Alexis Şanal, bu çalışmanın ürünü olan koltuk üzerinde kısa bir taşıyıcılık testi uyguluyor.
MŞ: Bu gibi işleri her daim sınırları zorlayarak yapmayı, buna cüret etmeyi seviyoruz. Örneğin çeliği, yalnızca strüktürel bir eleman olarak değil, dekoratif bir eleman olarak da kullanabiliyoruz. Belki bir klişe gibi gelecek ama Türkiye'de KOBİ'lerin büyük önem ve değer taşıdıklarını düşünüyoruz. Arkalarında inanılmaz başarı hikayeleri oluyor; çok yaratıcı ve girişimci olabiliyorlar.
Öte yandan iyi bir süreç tasarımı, iyi tasarımı ortaya çıkarıyor. Mesleki deneyimimiz boyunca öğrendiğimiz bu ve mevcut üretim ortamında bunu uygulamaya çalışıyoruz.
Bir projenin üzerine ne kadar zaman harcadığınıza dair bir aralık tanımlayabilir misiniz? Burada "üç ayda proje tamam" formülünün geçerli olmadığını söyleyebilir miyiz?
MŞ: Altı sene süren işlerimiz de var, üç ayda biten de… Ama bu işlevsel tanımlamalara gitmek sağlıklı olmuyor.
AŞ: Aslında bu da samimiyet ve ciddiyet ile ilgili bir tavır… Bazıları size "üç ay" diyecektir, ama bu imkansızdır. Üç ayda bir şey yapabilirsiniz, ama o yapmak istediğiniz olmayacaktır. Yani mesele, tamamen başarmak istedikleriniz ile ilgili. Şayet böyle bir sürecin ürününe ulaşmak istiyorsanız, üç aydan fazla zamana ihtiyacınız var; orası kesin! Pratiğimize özellikle de bu anlamda hep sadık kaldık.
MŞ: Söz konusu olan tüm sürecin tutarlılığı biraz da… Baktığınızda bir tasarım ofisi de tasarım sürecinin ta kendisi! Ya da ofisi yönetmek bir proje… İnsanların kabiliyetli oldukları alanları tespit ediyorsunuz ve onlar size bir bilgi aktarımında bulunuyorlar. Bu yatırım iki ay sürse de, dört sene sonra ortadan kaybolmuyor ki! Bunları değerli birer veri olarak kabul etmeniz ve sürekli biriktirmeniz ve mimarlık pratiğinin kümülatif bir süreç olduğunu unutmamak gerekiyor. Hikayeyi başına bağlamak gerekirse, Türkiye'deki mimarlık ortamında müterakim bilgi ve deneyimin eksik olduğu söylenebilir. Biz ise Türkiye'deki üretimimizi tekerrüre değil teraküme dayalı bir süreç, yani sürekli biriken, toplanan bir deneyim olarak kurguluyoruz.