Şanghay Geleceğe Koşuyor

31 Ekim 2007

Çin, dünyanın en büyük kentleşme projesini gerçekleştirme yolunda adım adım ilerliyor. Bu büyümenin en çok hissedildiği şehirlerden biri de ülkenin kozmopolit kenti Şanghay. Nüfusu 18 milyona v aran kentin, 2020'de 25 milyon insanı barındıracağı öngörülüyor.

2003 yılında İstanbul'un kardeş kenti seçilen Şanghay'ın mimarisi yıllar içinde bir çok değişiklik gösterdi. Sömürge dönemine ait batılı malikaneler, küçük, alçak evler şehirde 19. yüzyıl boyunca hüküm süren dış etkileri yansıtan yapılar olurken, 20. yüzyıldaki ulusalcı dönem boyunca Çin'e özgü bir tarzla, çok katlı, pagoda (kayaya oyulan tapınak) çatılı binalar çoğaldı. 90'ların başında Deng Xiaoping tarafından yürütülen ekonomik reforma bağlı olarak, Şanghay inanılmaz bir değişim hızı gösterdi. Zhongsan yolu boyunca sıralanan ve yüzyılın ilk yarısında batının en prestijli firmalarına ev sahipliği yapan, 1950'lerde Komünist Parti kurumları tarafından kullanılan görkemli binalar, şimdi yine Çin borsasının önemli birleşenleri haline gelen batılı şirketleri ağırlıyor.

Kentin bu hızlı değişiminde coğrafi konumunun etkisi büyük. Şehrin 1843'te dış ticarete açılmasından birkaç gün sonra Şanghay'a gelen İngiliz botanist Robert Fortune'un "Çin İmparatorluğu'na açılan ana kapı" olarak yorumladığı Şanghay, aynı zamanda ülkenin dünyaya açılan penceresi. Bu konum, kentin mimarisinde de denizaşırı ülkelerden alınan ilhamı da açıklıyor.


Şehrin mimarisi de dışarıya doğru olan bu açıklığın ve karışık tarihinin göstergesi. Doğu ve batı mimarisinin birleştiği kentteki "shikumen" evleri, taş yapılı, teraslı binalar olma özellikleriyle batılı gelenek ve komünal Çin stilinin öne çıkanları olarak göze çarpıyor.


Bugün, Şanghay'ın inşaat sektörü yine bir patlama içinde. Bu kez şehirde, kentin küresel bir finans merkezi olma özelliğine vurgu yapan, dev gökdelenler boy gösteriyor.
Bir "süper güç" olarak Çin'in ekonomik ve siyasi yükselişine odaklanan uluslararası bakış, ülkede gerçekleştirilen değişimin beklenenin çok ötesinde olduğunu kabul ediyor. Çin'deki bu emsalsiz büyüme dünya mimarisinin yıldız isimleri için önemli bir oyun alanı. Bir nevi "mimarinin vahşi batısı" olarak görülen bu akımda yer alan star mimarların yapıları her geçen gün çoğalıyor.

Yirmi yıl önce tarım alanı olan Pudong, bugün fütüristik tarzıyla Şanghay'ın çehresinde yükselen binalarıyla meşhur bir bölge.

Çin 2020 yılına kadar, öngörülen büyüme kapsamında, köyden kente göçle başedebilmek için 400 yeni kent yaratmayı planlıyor. Bu plana göre 20 yıl boyunca her yıl 20 şehir inşa edilecek. Bu şehirlerin her biri farklı bir mimari anlayışla yapılacak. Şanghay'da yapımına beş yıl önce karar verilen plan uyarınca, ulaşım altyapısının yetersizliğine rağmen 9 yeni uydukentin yapımı ise sürüyor.

Çin'in şehirlerini değiştiren inşaat patlamasının kurbanları yerliler oluyor. İsviçre kökenli sivil toplum organizasyonu "The Center on Housing Rights and Evictions" Çin hükümetinin geçtiğimiz 10 yıl içinde 3. 7 milyon kişiyi tahliye etttiğini söylüyor. Bu mecburi tahliyelerin çoğu Çin'in yeni ekonomisinin sembolü Şanghay'da gerçekleşiyor. Resmi rakamlara göre 1991 ve 2003 yılları arasında, neredeyse 1 milyon Şanghaylı ev sahibi ev değiştirmiş. Şanghay'ın ünlü limanı Bund yakınlarında bu değişim kolaylıkla izlenebiliyor.

Çin'in en renkli şehri Şanghay'ın dönüşüm olarak da algılanabilecek değişim süreci: ümit, korku, ihtiras ve nostaljiden beslenen edebiyatına da yansıyor.


Avustralya'da yaşayan ödüllü yazar Brian Castro da Şanghay'dan ilham alan yazarlardan biri. Castro, otobiyografik özellikler taşıyan romanı Şanghay Dansı'nda, 30'lu yıllarda Şanghay'a gelen sefa düşkünü babasının geçmişine yaptığı yolculuğu anlatıyor. "Burası benim içim masalsı bir yer, babamın da rüya dünyası" diyor 1953'te Hong Kong'da doğan Avrupa-Asya melezi yazar Castro. Tabii Şanghay, bugün Castro'nun atalarının yaşadığı hayal dünyasından çok uzakta bir görüntüye sahip.

Dedektiflik-gerilim öyküleri yazan Şanghaylı yazar Qiu Xiaolong, Şanghay'ı Çin'in geçirdiği değişimlerin aynası olarak görüyor. Yazar, favori roman kahramanı şiir sever dedektif Müfettiş Chen aracılığıyla, sıradan insanların bu değişime nasıl yakalandıklarını anlatıyor. Şehirle birlikte değişmeye başlayan Chen, eski günleri özlemekten kendini alamıyor. Ve bir çok Çinli gibi değişimin iyi ya da kötü olduğuna karar veremiyor. Yazar bu kurguyu "Şanghay her yeni trende uyum sağlıyor, değişiyor. Değişimin tam anlamının bu olduğunu sanmıyorum" cümleleriyle açıklıyor.


Genç Çinli okurların sevdiği kadın yazarlardan Mian Mian, Şanghay'ın Çin'in en gelişmiş şehri olduğunu düşünüyor. "Bugün çağdaş bir yazarsam bunu Şanghaylı olmaya borçluyum" diyen Mian Mian'a göre Şanghay kaprisli bir şehir. Mian Mian "Şanghay dişi bir şehir. Haftasonları yağmur yağıyor diyelim, yağmur ne kadar şiddetli olursa kulüplerde o kadar fazla insan oluyor. En iyi partiler en uzun süren yağışlar sırasında yapılıyor. Burada yaşamayı seviyorum çünkü burası düşüncelerimi değiştiriyor, bir çok ilginç insan buraya gelip gidiyor. Hepsi de Şanghay'ı çılgın bir tatil şehri ya da gelecekten gelen bir kent olarak görüyorlar. Hiçbir yere gitmeye ihtiyacım yok, burada dünyanın her yerinden insanla karşılaşabiliyorum" diyor.


Şanghay geleceğe doğru hızla koşuyor. İçinde bulunduğumuz çağla başa çıkmaya çalışan Şanghaylılar, geçmişi unutma pahasına yeni bir yarın yaratmanın modernist abidesi olarak yeni şehirlerini yaratmaya hızla devam ediyor.

 


Makaleler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :