Mimarlık eğitimini Amerika’da alan Burak Pekoğlu tarafından kurulan BINAA, kısa sürede önemli projelere imza attı. Building (inşa) INnovation (yenilik) Arts (sanat) ve Architecture (mimarlık) kavramlarını simgeleyen BINAA, bu kavramlar çerçevesinde araştırma, tasarım ve uygulama esasları arasında kuvvetli bir etkileşimin nitelediği sıra dışı bir disiplinler arası ortak çalışma modeli oluşturmayı hedefliyor.
Burak Pekoğlu, New York Eyalet Üniversitesi’ndeki dört senelik lisans eğitiminin ardından Harvard’da yaptığı master programıyla birlikte Amerika’da yedi senelik bir mimarlık eğitimi aldı. Profesyonel kariyerine de Amerika’da başlayan Pekoğlu, altı yıl önce Türkiye’ye döndü. Türkiye’de üniversitelerde ders vermeye ve mimari projelere dahil olmaya başlayan Pekoğlu, Türkiye’de kalma ve pratiğini başlatma kararı alarak BINAA’yı kurdu.
Burak Pekoğlu ile kariyerine Türkiye’de devam etme kararını, BINAA’yı, yaptığı projeleri, hedeflerini, Amerika ve Türkiye arasındaki mimari anlayış farkını konuştuk...
Nurullah Kaya: Burak Pekoğlu kimdir? Eğitiminiz, tecrübeleriniz, kısaca bahsedebilir misiniz?
Burak Pekoğlu: Yaklaşık 6 sene önce Türkiye’ye döndüm. Bunun öncesinde 10 sene Amerika’daydım. New York Eyalet Üniversitesi’ne 4 senelik lisans eğitimi için gitmiştim. Oradaki eğitimden sonra master programı için Harvard’da Master in Architecture’a kabul edildim. 3 senelik bir programdı. Dolayısıyla Amerika’da 7 senelik bir mimarlık eğitimi serüvenim oldu. Sonrasında da 3 sene profesyonel olarak farklı ofislerde çalıştım.
Türkiye’ye dönünce bir süre, iki tarafın mimarlığını karşılaştırma, buradaki farklılıkları keşfetme süreci oldu benim için. Biraz “organik” bir dönüştü, planlı değildi. “Kariyerine başladıktan sonra neden orada devam etmedin?” diye sorarsanız: Buraya gelerek oradaki kariyerime bir “es” verdiğimde; Harvard’dan Mimarlık Tarihi hocam Sibel Bozdoğan’ın, bir sohbet esnasında, “Dönmüşken Bilgi’de ders verebilirsin” demesi üzerine proje dersi vermeye başladım. Ardından burada proje anlamında da işlere dahil olmaya başladım ve burada kaldım. Hem iş hem akademi anlamında hızlı bir giriş olmuştu. Hatırlarsınız, 2008 krizi öncesi bir sürü projenin olduğu bir dönemdi.
Biz Amerika’da proje süreçlerinde daha kapsamlı çalışıyorduk. Daha önce Malezya’da 2 sene boyunca bir gökdelen projesinde çalışmıştım. Benim için projecilik sindirilmesi gereken, kapsamlı, danışmanlarla, daha profesyonel anlamda çalışılması gereken bir süreç. Geçiş aşamasında bir kavram karmaşası süreci başladı. Türkiye’deki mimarlık nasıl yapılıyor? Projecilik nasıl var oluyor? Sorgulamaya başladım ve bu dönemde kalsam mı dönsem mi bunun kararını vermeye çalıştım. Sonrasında birtakım tecrübeler üzerine, bir buçuk sene sonra Türkiye’de kalma ve pratiğimi başlatma kararı aldım.