NK: Aslında bu paylaşım kültüründen bahsetmişken, öne çıkan, üzerine çok konuşulmuş projeler var. Argül bunlardan biri, Interia ve OSB’deki proje. Bunlara da kısaca değineceğiz ama paylaşım kültürüne ait web sitesinde de hissettiğim; bütün projeyi yayınlıyorsunuz. Bu da biraz knowhow’ı paylaşmakla ilgili bir şey mi?
BP: Kesinlikle. Biz de burada biraz ayrışmak istiyoruz. Genelde bir işi yaparken değil tamamladıktan sonra, ortaya çıkmaya başladıktan sonra veya süreç aşamasında yayınlamaya başlıyoruz. Mesela Argül Weave üç senelik bir serüven; sadece fiziksel anlamda bir projenin ortaya çıkması değil, zamanında o projeyi, kompleks yapıyı, Anadolu’daki imkanlarla, buradaki işverenle ve ilkokul mezunu kişilerle birlikte yaptık. O benim için bir hikaye. Oradaki geçiş süreci de “Türkiye’de yapabilir miyiz?” sorusuyla başladı. Ve günün sonunda biz o aşamalardan, sosyolojik anlamda da bir noktaya geldik. Hakikaten o projede çalışan arkadaşlar da, Afyon’daki taş ekibi mesela, kendilerini çok geliştirdiler. Şimdi Amerika’ya sıra dışı işler yapıyorlar. Orada sadece mimara değil aynı zamanda çalışan ekibe de farkındalık katabilmek önemli. Taşlar Afyon’da tek tek kesildi, Sinop’tan çelik ustaları geldi, sahaya 60 ton çelik geldi, birebir projeyi uyguladılar ve bir tane de Antepli şantiye şefimiz vardı. O da iki sene boyunca hırs yaptı, bu işi bitireceğim diye. Ben Amerika’daydım o süreçte. Telefonla ve aralarda gidip gelerek bu işi yaptık. İlk başta bizim için büyük bir “challange”dı ve biz bunu başarabildik. Günün sonunda proje sıra dışı hikayelerle bitti. Amaç görünmeyen, üretim anlamında farklılıkları bir araya getirmek.
Argül Weave, Foto: Thomas Mayer
Argül Weave, Foto: Thomas Mayer
Argül Weave, Diyagram
Bence her mimarlık öğrencisinin taşın merkezi Afyon’a gitmesi lazım. Gittiğimde benim için yeni bir dünyaydı orası. Bu kadar taşın gelip gittiğini, işlendiğini gördüm fabrikalarda. Ahşap konusunda atölyeye girmesi, ustalarla tanışması lazım. Bunlar aslında mimarlık eğitiminin dışında, bireysel gelişebilecek şeyler. Hep gözlem yaptım; biz bunu bilgisayar ortamından fiziksel ortama kimlerle, nasıl aktarır, anlatabiliriz. Mimarlık sadece tasarım yapmak değil, mimarın o tasarımın nasıl uygulanacağını tarifleyebilmesi lazım. Geçmişte de zaten bu böyleydi. Baktığımızda bu coğrafyada Mimar Sinan’dan tutun, Da Vinci’den, Rönesans’a, mimar kavramı “Master builder”dı aslında. Master builder tasarımı, o işin nasıl yapılacağını, lojistiğini, mühendisliğini, birçok şeyi beraber planlamak zorunda. Ama şimdiki imkanlarla artık biz teknolojiyle bazı şeyleri daha farklı kontrol edebiliyoruz. Teknoloji sadece 3D model yapmak değil, aynı zamanda yapılan 3D modelin nasıl optimumda üretileceğini bilerek maliyete uyarlamak.
Mesela Interia projesinde alüminyumun yüzey kırılma optimumunu yakalayabilmek için farklı boylarda panelizasyonlar denedik. Belki defalarca mock up yaptık. İşvereni ikna etmiştim, o projeye biz sadece mimar olarak değil; mimar, mühendis ve üretici olarak dahil olduk. Projeyi farklı kılan da o oldu. Oradaki işbirliğinden üretici de mühendis de mimar da faydalandı. Günün sonunda işveren için de farklı bir vizyon oluşturdu. Orada biz biraz “art installation” gibi yaptık mevcuttaki planlar üzerinden. Görselliğin ötesinde üretici de çok şey öğrendi, biz de çok şey öğrendik. Her projenin içerisinde bir öğrenme süreci var bizde. Ben de bunu bir nevi “case study” gibi proje bittikten sonra yayınlama taraftarıyım. Bunu ne kadar çok yayabilirsek, paylaşabilirsek o kadar da faydası var.
Interia
Benim Amerika’da aldığım eğitimde her hafta dünyanın farklı yerlerinden mimarlar gelir, konuşma yapardı. Kendi işlerinden çok fazla konuşmazlardı. İşlerinin arkasındaki süreçlerden, gözlemlerinden bahsederlerdi. Benim için aslında bu değerli olmuştu. Bir projeyi yaparken o projeden çıkartabileceğiniz hikayeler, karakterler aynı zamanda oradaki öğretiler, sosyal anlamdaki gelişimler, ekonomik anlamda sizin sağladığınız birtakım potansiyeller. Siz proje yaptığınız zaman farklı kesimlere de ekonomik bir şey sağlıyorsunuz. Bunun farkındalığı ile beraber çalışan ekiplerin de bundan keyif alması çok önemli bir şey.
Projeye başladığımız zaman her ekiple arkadaş oluyoruz, farklı kişilerle tanışıyoruz. Her projeden sonra dostluğumuzu devam ettirdiğimiz kişiler var. Farklı kapılar açıyor, karşılıklı olan bir süreç. Paylaştıkça güzelleşiyor ve gün sonunda o paylaşım kültürünü farklı bir hikayeyle anlatmaya çalışıyoruz. Hatta ileriye dönük baktığımızda imkan ve fırsat olursa yaşadığımız bu kolektif deneyimleri bir kitap haline getirme fikri de var.
Interia, süreç