Beyoğlu'na güncel alışveriş biçimlerinin sokulduğunu söylediniz. Acaba buradaki ticari odaklı yeni yapılamayla ilişkin yeni ihtiyaçlar hasıl olmuş olabilir mi?
Murat Cemal Yalçıntan: Olabilir. Yalnızca İstinye Park için onlarca gecekondunun yıkılıp bağlantı yolları yapıldığını biliyoruz mesela... Lüks alışveriş merkezlerine giden insanlar, genellikle oraya arabalarıyla gidip, altındaki otoparka bırakıp, çıkıp alışverişini yapıp, dönen insanlar. Beyoğlu gibi bir yere bu amaçla gelecek kaç kişi olur? Bu şekilde gelecek insan, zaten –örneğin- İstinye Park'a gider. Beyoğlu'na bu amaçla gelecek insan olduğunu zannetmiyorum. Dolayısıyla, bu amaçla yapılmışsa da gene yanlış bir karar. Ulaşım için ihtiyaç yok, alışveriş için de ihtiyaç yok, zorla sıkıştırdığınız AVM'lere hiç ihtiyaç yok! Muhteşem bir oluşumu mahvediyorsunuz!
Öte yandan Beyoğlu'nda ticaret odaklarının yer değiştirdiğini görüyoruz. Bundan 10 sene önce herhangi bir giyim, yiyecek zincirinin İstiklal Caddesi'nde şubesini bulamazken, şimdi üst sınıf markaların gelmeye başladığını söylüyoruz. Sizce bu durum, Beyoğlu'na talep gösteren insan demografisinin değiştiğine dair veri sağlayabilir mi?
MCY: Bence zincirler, dinamikleri çerçevesinde orada yerlerini alıyorlar. Satamıyor olsalar oraya gelmezler veya oradaki yaşamları kısa sürer. Satıyor demek ki! Peki, profil değişiyor mu? Değişiyor tabi. Ama değişiyor derken, eski profil de var olmaya devam ediyor. Onun yanında yeni bir profil daha oluşuyor. İyi mekanlar yeni profile ait olmaya başlıyor. Eski profil giderek istiklali kesen ya da paralel sokaklarda mekan ediniyor. Şimdi yaya kullanımında olan bu sokakların araç kullanımına açıldığını görünce insanın aklına ister istemez eski profil artık Beyoğlu'nda istenmiyor mu sorusu da geliyor!
Siz organik bir dönüşümden bahsediyorsunuz.
MCY: Evet. Piyasa koşullarındaki değişimden bahsediyorum. Özellikle iyi kulüplerin iyi restoranların açılmasıyla birlikte Beyoğlu'na zengin, elit kesimin gelmesi paralellik gösteriyor. Peki bu kötü bir şey mi? Bence değil. Bütün sınıfların aradığını bulunduğu bir mekana karşılık gelir. Ve bu harikulade bir şeydir. Şehircilikte de bugün için bir ideal olarak tanımlanabilir (mixed community). Kendi kendine böyle bir ideal, hele ki piyasa şartlarında oluşmuşken minimum müdahale gerektirir. Elbette piyasanın getirdiği bazı tehlikeler vardır. Farklı kullanıcıya hitap eden alanları yok edebilir. Az önce söylediğim gibi bu farklılıklar ara sokaklarda direnebilirken, ara sokakları trafiğe açarak bu direnişi kırabilirsiniz. Tüm bunlar, dar gelirli kullanıcı profilinden tüketici profili oluşturmaya yönelik bir hamle olarak tanımlanabilir. Dahası Beyoğlu'nun ruhunu oluşturan muhalif tüm hareketleri de dağıtabilir. Ama ben bu sürecin belediye tarafından bu kadar kurgulu gerçekleştirildiğini düşünmüyorum.
Peki sizce dinamiği neydi böyle bir kararın? BEYDER'in söylediği gibi, esnafla zabıta ya da esnafla belediye arasındaki bir çekişmeden ibaret mi görmek lazım?
MCY: Doğrusunu isterseniz, Beyoğlu çok gürültü çıkartan bir yerdir. Dolayısıyla Beyoğlu'nda böyle bir şey yaptığınızda büyük gürültü olur. Hiçbir belediye başkanı da böyle bir gürültüyle karşı karşıya kalmak istemez. Dolayısıyla ben de bunun Beyoğlu'nun iç dinamiklerden ziyade, tamamen Başbakanın yaz aylarında bölgeden geçişi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen geçişi sırasında hem trafiğin tıkanması hem geçecek alan bulamaması hem de geçecek alan bulamadığı yerlerde insanların içiyor olmaları onu rahatsız etti.
Yine de çözüleceğini düşünüyorum bir şekilde. Ama şu an birlikte inceleme şansı bulduğumuz bu planı muhakkak revize etmek lazım! Bu şekli ile Beyoğlu'nu öldürür gibi duruyor.