"1910 – 2010" sergisi, İstanbul'un kentleşme tarihi, toplumsal kurgusu veya iktisadi gelişimi hakkında yapılmış ilk iş midir?
Hayır, aslında ilk değil! 1950'li yıllarda İstanbul sergileri yapılmış. O zaman Spor ve Sergi Sarayı denilen yerin yanında iki-üç sene boyunca İstanbul sergileri açılmış. Ama o sergilerde daha çok İstanbul'daki sanayi, İstanbul'un ürünleri tanıtılmış. Biraz İzmir Fuarı'na benzeyen bir şeymiş. Mesela Tramvay İdaresi şehirde çalışan tramvayların modellerini yapmış. Fakat sonra, zannediyorum İzmir Fuarı ile rekabet ettiği düşünülerek iptal edilmiş. Maalesef… Şayet devam etseydi, bugün bir müzeye dönüşebilirdi.
Peki sizin "İstanbul sergisi" girişiminiz nereye oturuyor?
Bizimki, düşünürseniz, dört tane hocası olan küçücük bir mimarlık yüksek lisans programının yarattığı dinamizm, seferberlik ve mobilizasyon gücü ile, yüzlerce kişiyi arkasına alarak gelinebilen bir nokta. Demek ki yapılabilecek bir şey! Ararsan bin tane yanlış bulursun! O yanlışları bulup da kafamıza kakan bir sürü kişi oldu. Onlara da teşekkür ediyoruz; biz de o yanlışları düzeltiyoruz. Şahsen, buradan bakıp insanların yavaş yavaş yürüdüğünü gördüğümde çok hoşuma gidiyor. İnsanlarla demek ki oradaki temsil nesnesi edilgen bir şekilde durmuyor. İnsanlarla konuşuyor.
Uygulanmış fikir anlamında belki bir "ilk" olarak nitelendirmeseniz de, "1910-2010" sergisinin İstanbul için geç kalınmış bir iş olduğunu düşünüyor musunuz?
Tabi ki! İki şeyi söyleyebilirim: İlk olarak İstanbul'da şehir müzesi kurma konusundaki ataletin, utanç verici olduğunu… Ama bu serginin, harcanan emek ve zaman anlamında harcanmış zamanı geri kazanma anlamında çok etkili olduğuna da inanıyorum. Böyle bir serginin bir ikincisini yaptığınız zaman, yani bugün durduğumuz noktadan başladığınız zaman hem görsel malzeme hem de metin kalitesini çok kısa zamanda çok daha yükseğe çıkarmak mümkün. Ama –dediğim gibi- bu noktadan başlamak şartı ile!
Elinizde, kentin fiziksel niteliklerine ve potansiyellerine, ekonomik döngülerine yönelik elinizde bunca veri varken, yani kente çok farklı perspektiflerden bakabilmişken, İstanbul'un önümüzdeki on yılı hakkında da öngörülerde bulunabiliyor musunuz?
Hayır. Şehirlerin geleceği, geçmişten gelen eğilimlerin uzatılması ile olmuyor. Yerel aktörlerin müdahaleleri, dış dünyadaki büyük değişiklik ve krizler, teknolojik gelişmeler bu şehrin geleceğini derinden etkileyecek. Sadece bir örnek vereyim: Marmaray! Aklıma gelmişken de söyleyeyim; fotoğraf çekenler, sistematik olarak şehirde fotoğraf çeksinler. Çünkü Marmaray devreye girdikten sonra, fotoğrafları çekilen şehrin büyük kısımları, bugünkü gibi kalmayacaklar. Burası, bambaşka bir şehir olacak. Marmaray'ı inşa etmek bir şey, onun etkilerini öngörebilmek başka bir şey… Keza Rusya'da neler olacağı, İran'a bir Amerikan müdahalesinin yapılıp yapılmayacağı, bunların hepsi İstanbul'un geleceğini çok çok yakından etkileyecek. Dolayısıyla burada toplanan veriler ile "İstanbul on yıl sonra şöyle-böyle olacak" demek, pek mümkün değil.