İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında gerçekleşen "Batılılaşan İstanbul'un Rum Mimarları" sergisi hazırlık sürecinin 2 yıllık bir zamana yayıldığını biliyoruz. Bu sürece ne zaman ve nasıl dahil oldunuz?
Sürecin başlangıcından itibaren bu projenin içinde bulunmaktaydım. Serginin fikir babası, dönemin Zoğrafyon Mezunlar Derneği Başkanı Laki Vingas ile teklifi hazırlayıp 2010 Ajansı'na sunmamızla birlikte süreç başlamış oldu. Daha sonra serginin küratörü ve çalışmanın temel kaynağını oluşturan yüksek mimar Hasan Kuruyazıcı ile çalışmaya başladık.
Öncelikle çalışma metodolojisi oluşturuldu. Sergilenecek eserler seçildi ve seçilen binaların belgelenmesi, mimar Dr. Aras Neftçi'nin fotoğraf çekme işlemiyle devam etti. Bu süreçte Atina'da yer alan Küçük Asya Araştırmaları Merkezi, Atina Merkez Kütüphanesi gibi kurumlar ziyaret edilerek, burada yapılan araştırmaların incelenmesi, çalışmamızın önemli bir adımını oluşturdu. Sergi tasarımı Metin Deniz başkanlığıyla gerçekleştirilerek süreç tamamlanmış oldu.
Tüm bu çalışmalar paralelinde yine kitap çalışması da Hasan Kuruyazıcı ile benim tarafımdan yürütüldü. Sergi ve kitabın aynı zamanda tamamlanması önemli bir hedefti. Tabi ki serginin oluşması ve kitabın hazırlanmasıyla süreç tamamlanmış gözükse de çalışmalarımız henüz sonlanmış değil. Aslında en önemli nokta projenin sürdürülebilirliği. Serginin ve bu çalışmanın en büyük katma değeri olan yayının yurtdışına yönlendirilmesi projenin sürekliliğini sağlayacaktır.
Etkinliğin gerçekleştirilmesi için neden 2010 yılı seçildi, İstanbul 2010 Ajansı'nın desteği zaruri miydi? Böylelikle serginin daha çok ses getireceği ve daha fazla kişiye ulaşacağı mı düşünüldü?
İstanbul'un 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olmasının, bazı projelerin hayata geçirilmesi için büyük bir itici güç oluşturduğu muhakkak. Düşüncelerimizin somut hale getirilmesinde önemli ve temel bir rol oynadı. Nihayetinde, proje sonrasında geri dönüşlere bakıldığında, projenin 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın faaliyetlerini taçlandıran bir proje olarak tanımlanması bu söylemin en önemli göstergesidir. Bu bağlamda ses getirdiği ve geniş bir platforma hitap ettiği doğru.
Ancak burada, proje ekibi tarafından seçilen sergi mekanının da vurgulanması gerekiyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin (MSGSÜ) Osman Hamdi Bey Salonu, projenin ruhuyla bir bütünlük içinde idi. Sergilenen eserlerin mimarlarının buradan yetişmiş olması da bu seçimde önemli bir etkendi. Ana hedeflerimizden biri, geniş bir kitle bağlamında mimarlık öğrencilerinde farkındalık yaratmaktı. Sergi bu anlamda, MSGSÜ'de eğitimini sürdüren öğrencilerle de bir bütün oluşturdu.
Sait Halim Paşa Yalısı, Petros Adamandidis, Foto: Aras Neftçi