“Herkesin anlayabileceği sarihlikte proje üretme konusunda ustalaştık”

10 Ağustos 2018

İlk projeniz hangisiydi?

Çoğu mimari ofis gibi çok ufacık işlerden, standlardan başladım. İlk projem, taş alım satımı yapan Cantaş firmasının standıydı. Sonrasında dükkanlarını da yaptım. Benim yaşımdaki ve bu ölçekteki mimarlar birbirlerine eklenerek, güç birleştirerek proje yapıyordu. O anlamda hep pratiğin içinde oldum.

Hep uygulanabilecek konseptlerin üretiminde yer aldığınızı görüyoruz.

Evet, internet sitesinde çalışma arkadaşı ararken de “uygulanabilir proje tasarlayan” ibaresini kullanma ihtiyacı duyuyorum. Ofis pratiğimde uygulanabilir proje üretmeye özen gösterdim yani sadece konsept üretmedim. Uygulama projesi benim için tasarım kadar önemli bir proje safhası. Zaten sonrasında bu konuyla ilgili başıma iyi bir şey geldi. Türk bir firmanın Rusya’daki bir projesinin uygulama projelerini çizdik. Bu iş deneyimi ofisimizi proje hakimiyeti konusunda eğitti. En tahammül edemediğim şey, bu kadar emek ve mesai harcadığımız projenin, yetersiz anlatım sebebi ile  alakalı ya da alakasız birinin inisiyatifine geçmesidir. Uzaktaki bir projeyi yönetirken bu dengeler daha da hassaslaşıyor. Bu tür projelerde uygulamanın başında olanlar genelde “mimar da herhalde burada böyle bir şey demek istedi” diye yorumlamaya bayılırlar. Dolayısıyla bu kaygılarla ben ve ofisim, herkesin anlayabileceği sarihlikte proje üretme konusunda ustalaştık. Bu başımıza gelen iyi bir şeydi. Sonrasında Palladium Antakya AVM, Park Adana AVM, Kazakistan projelerinde bu uzaktan kumanda hali devam etti.

"Kontrolünü almadığımız hiçbir projeye dahil olmuyoruz"

Uzaktan kumanda etme durumunu biraz daha açabilir miyiz?

Tasarım, projenin uygulanacağı yerin dinamiklerini dikkate almalı. Yani sadece mimarın masasının ve o anki dünya görüşünün parametrelerine göre şekillenmemeli. Bu çok limitsiz ve biraz da tanımsız bir tasarım anlayışı olur. Bir projenin gerçekleşebilmesi için bazen birtakım erozyonlara uğraması gerekir. Yerçekimi de bir erozyondur, işverenin öncelikleri de, bütçesi de. Fiziki gerçeklikler de aklımızdaki tasarımları proje haline dönüştürebilir. Bunu oldukça önemsiyorum. On kere iş yapmayı sevmediğim için baştan bütün parametreleri tasarlıyorum. Uzaktan kumanda proje yaptığınız zaman daha fazla proje üretmeniz, üç boyutlu görsellere daha fazla başvurmanız lazım. Projeler hangi ölçekte olursa olsun, 1/500’lerde dahi paftanın sonunda render’ı, patlamış kesitleri, bütün o modellemeleri kullanıyoruz ki bittiğinde nasıl bir fiziki varlığın amaçlandığını görsünler. Hatta formel bir dille şu notu düşüyoruz; şu anda buna bir engel görüyorsan üstüne başvur. İyi bir kaleci olmaya çalışıyoruz ama hiç gol yemiyor muyuz, top hiç taca çıkmıyor mu? Kesin çıkıyor ama en azından elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Bir de proje nerede olursa olsun kontrolörlük benim için çok önemli. Kontrolünü almadığımız hiçbir projeye dahil olmuyoruz.

Ben de şantiye aşamasını soracaktım.

Bir buçuk yıl her perşembe ve pazar Antakya’ya gittim ve bu benim için oldukça önemli bir deneyimdi. Belki bu bana o sırada iş kaybına sebep oldu, İstanbul’daki işlerle daha az ilgilenebildim ama Palladium Antakya, sadece iç mimarisini  yaptığım ilk AVM projesi ve bugün hâlâ detaylarına baktıkça gurur duyuyorum. Bu çok hoşuma gidiyor.


Kurucu Görkem Volkan ile...
GVDS Tasarım Ekibi ile...
GVDS Stajyerleri ile...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :