Mimarlık tarihi için mesleğin ve mesleki üretimin "kamusallaşması", sıklıkla irdelenen bir sorunsaldır. Yapılı çevre üretimine hizmet eden mimarlıkta bile kentlinin, mekan kullanıcısının yaşadığı çevre ve o çevrenin bileşenlerini üzerine bilgi sahibi olmaması, bunları irdelememesi sorunsallaştırılır. Endüstri ürünleri tasarımının, günlük nesnelerin kullanıcısı tarafından "tasarım nesnesi" olarak algılanışı ve elbette kendi bireysel tüketimi üzerinden o tasarım üretimini öznelleştirmesine, kısacası Türkiye'de endüstriyel tasarımın kamusallaşma potansiyeline dair gözlemleriniz nelerdir?
Gamze Güven: Söylediğiniz doğru, yapmaya çalıştıklarımızın önemli bir parçasını da bu oluşturuyor. Bugün endüstriyel tasarım gerek basında, gerek sanayici ve gerekse hükümet nezdinde farkındalık yaratılmış bir noktada… 1990'lar ile karşılaştırdığımızda sokaktaki insan da bence bunu aştı. Ama elbette bu anlamda yapılacak daha çok şey var. Özellikle tüketim alışkanlıkları, tüketici hakları, tasarımın kullanıcıya getirilerinin anlatılması iç içe olgular... Tüketicinin bilinçlenmesi bir anlamda gerçekleştirildi. Tüketici dernekleri oluşturuldu; tüketici haklarına yönelik kanunlar var. Keza tasarım koruması hakkında kanun hükmünde kararname çıktı ve şimdilerde kanunlaşıyor. Hükümet nezdinde tasarım politikaları oluşturuluyor, tasarım teşvikleri veriliyor ve Türk Tasarım Danışma Konseyi kuruldu. Türkiye, tasarım politikası yapar hale geldi ki bu da bizim en önemli hayallerimizden biriydi. Yani sanayici kesiminde ve devlet nezdinde farkındalık oluşmaya başladı. Şimdi kullanıcı ve tüketici kısmında yapılacak şeyler var. Belki tüketici dernekleri ile ortaklaşa bazı adımlar atılabilir. Keza çeşitli sergiler, kamuya açık etkinliklerle bunu mümkün olduğunca yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.
Özellikle gırgırı görünce merak ettim. Kullanıcı, gırgırın bir tasarım nesnesi olduğunun ne kadar farkında?
Bülent Zorlu: Artık tasarım, hepimiz için çok aşina bir kelime haline geldi.
Gamze Güven: Aslında istemediğimiz bir noktaya da gidiyor; saç tasarımından tutun da… (gülüyorlar) Her şey bir "tasarım" haline geldiği için kavramın içi boşaltılması korkumuz var.
Bülent Zorlu: Belki Türkiye'de bu bilinç, biraz farklı işledi. İlk önce akademisyenler, üniversiteler bilinçlendiler ve 1970'lerin sonlarında "Bu bilgi alanına ihtiyacımız var" diyerek yeni bölümler kurdular. Sonrasında tasarımcılar ihtiyaçları işaret ettiler. Şimdilerde hükümet, özellikle de ihracatçı sanayicilerimiz "Evet, bizim tasarıma ihtiyacımız var" diyebiliyorlar.
Gamze Güven: Bence Çin rekabeti ve tüketim kültürü bizi bu noktaya getirdi. (gülüyor) Örneğin iPad'in, iPhone'un Türkiye'de standart kullanıcının tasarım bilincine kavuşmasında büyük rolü var. Diğer taraftan biz "tüketici"yi mümkün olduğunca "kullanıcı" olarak görüyoruz. Endüstriyel tasarımcılar olarak her iki tarafa karşı da sorumluluk taşıyoruz: Sanayicinin kar etmesini, satışlarının sürdürülebilirliğini sağlamak zorundayız. Ama aynı zamanda kullanıcının haklarını korumak, çevre duyarlılığı gütmek zorundayız.