Okan Bey, sizin meslek yaşamınız nasıl gelişti?
Okan Bal: 1990 yılında ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nden mezun olduktan sonra bir planlama ofisinde çalışmaya başladım. Çok proje yapan bir ofis olduğu için şanslıydım. Planlamayla ilgili yapılabilecek hemen her tür işe tanıklık ettim ve katkı sağladım. Daha sonra Ankara'da bir şirketler grubunun gayrimenkul yatırımlarını koordine etme görevini üstlendim.
Öte yandan, mezun olduktan sonra devam eden serbest meslek kaydım bulunuyordu. Bu dönemde İller Bankası için planlar hazırladık. Organize Sanayi Bölgelerinde planlama çalışmaları gerçekleştirdik. Özetle Ankara yıllarım hep serbest meslek erbabı olarak geçti. Önemli projelere kimi zaman plan müellifi, kimi zaman direktör, kimi zaman da danışman olarak katkı sağlamaya çalıştım.
Ankara'da 22 yıl geçirdikten sonra, 2004 yılında İstanbul'a geldim. Kurumsallaşmak adına, serbest meslek olarak yürüttüğüm çalışmalarımı bir şirket çatısı altında birleştirmek için Rota Proje'yi kurdum.
Rota Proje halen aktif, Yalın Mimarlık ile aynı mekanda planlama çalışmalarına devam ediyor. Adresimiz, telefonlarımız ortak. Personelimiz her iki ofis için de iş gündemimize göre katkı sağlıyor.
Şehir plancıları genelde kendi mesleklerini icra etmeyip, başka alanlara kayıyorlar. Sizin döneminizde Ankara'da durum biraz daha farklıydı sanırım.
OB: Biz son rapido ve astrolon kuşağıyız. Bizim dönemimizle birlikte, 90'lı yılların başında artık şehircilikte de bilgisayar kullanımına geçildi. O yıllarda İller Bankası'na tümüyle bilgisayar ortamında hazırlanmış ilk imar planını sunmuş olmak, bugün artık fazla bir anlam taşımasa da, hala koltuklarımı kabartır.
Plancıların başka alanlara yönelmesi konusunda bizim dönemimizde de durum aslında pek farklı değildi. Bugün daha da olumsuz düşünceler içindeyim. Ben ODTÜ'den 1990 yılında mezun oldum. Aynı yıl mezun olan yaklaşık 65 arkadaşımızdan yalnızca ben ve Ankara'daki bir arkadaşım halen planlama ve kentsel tasarım konusunda çalışıyoruz. Buna ek olarak, kamuda çalışan arkadaşlarımızın da meslek alanımızda çalışıyor olduklarını söyleyebiliriz. Ancak yine de mezunlarımızın yarıdan fazlası şu an şehircilikle hiç ilgisi olmayan işler yapıyor. Ne yazık ki bu çok ama çok yüksek bir oran.
Bunda eğitim sistemimizin, kişisel tercihlerin erken yaşlarda özel ilgi alanları belirlenerek yönlendirilemiyor oluşunun, meslek alanımızın kimi zaman siyasal tercihlerle ve rant beklentileriyle gerçek hedeflerinden sapabilmesinin, şehir plancısını konusunun bir uzmanı olarak değil, istediği rant hamlelerini yapmaya engel olan bir unsur gibi gören zihniyetin, hepsinin payı var elbette.. Bunlar bir araya geldiğinde, en iyi eğitimi almış plancılar bile maalesef kendilerine başka geçim alanları aramaya başlıyor.