Peki yerel yönetimler portfolyo oluşturmak için mi açıyorlar bu yarışmaları?
OB: Bildiğiniz gibi yarışma, bir işi ihale etmenin yöntemlerindendir ve her iki taraf için de bağlayıcıdır. Fakat Türkiye'deki uygulama pratiği pek bu yönde gelişmedi. Yarışma projelerinin uygulanabilme oranı hala çok çok düşük.
ÖSB: Manisa Belediyesi Hizmet Binası Yarışması'nda danışman jüri üyesiyim. Şartname oluşturulurken, şu anda üzerinde konuştuğumuz konuyu irdeleme şansımız oldu. Ve bu şartname, yarışmaların neden başarısız olduğu üzerine kurgulandı.
Esasında yarışmaların başarısızlığı, çok primitif bir sebepten kaynaklanıyor. Normalde herhangi bir proje yapıldığı zaman, işi ve programı tanımlayan bir işveren vardır ve mimar bununla ilgili bir çözüm üretir. Bu ilişki direkttir, herhangi bir aracısı yoktur. Türkiye'de, direkt iletişim kurulduğunda bile problem yaşanan bir süreçten bahsediyoruz. En büyük sıkıntılardan biri, kurumsal gibi görünen işverenlerin bile gerçekten çok amatör olması; isteklerini, yani mimari projeyi ve programı tanımlamada kısır kalmaları ve bunu doğru aktaramamaları.
Yarışmadaysa, bu yolla proje elde etmek isteyen bir kurum var ve problemini bir heyete tanımlıyor. İşte temel problem heyetin bunu nasıl anladığı. Heyet sorunu anladıktan sonra bunu bir şartname ile tanımlıyor ve yarışmacılara aktarıyor. Burada bir kulaktan kulağa durumu var. Bu noktada, jüri heyetinin, benim herhangi bir proje için işverenle geçirdiğim sıkı diyalogu, çok iyi bir şekilde geliştirmesi ve yarışmacıyı gereken noktalarda sınırlayacak, gerekmeyen noktalarda ise serbest bırakacak çok iyi bir tanım geliştirmesi şart. Yarışmaların başarısız olmasının ardındaki temel neden bu…
Bu süreç içerisinde, işveren kurum da sorunu heyete yanlış tanımlamış olabilir. Ya da heyet problemi doğru tanımlamış olmasına rağmen yarışmacılar onu algılayamamış olabilir. O zaman bu, onların sıkıntısı değil.
ÖSB: Eğer şartname iyi tanımlanırsa; yani kurum problemi iyi tanımlarsa, jüri bunu iyi algılarsa, yarışmacı da bu şartnameye istinaden projesini iyi geliştirebilirse, bu sağlıklı süreçte yarışma projelerinin uygulanmaması, çok rastlanan bir durum olmaz.
Oysa ulusal katılıma açık yarışmalara baktığınızda, son 10 yıl içinde yarışmayla uygulanan yapı sayısı 5 - 6 tane... Geçen gün merak edip saydım, toplam 100'e yakın yarışma var. Her yarışmaya ortalama 100 dolayında proje sunulduğunu varsayabiliriz. Bu durumda, istatistiki bir değerlendirme yaptığınız zaman, bir yarışmada birinci olma olasılığınız ile birinci olduğunuz yarışmaların uygulanması olasılığını çarptığınızda; bir yarışmayı kazanarak yapı yapma olasılığınız onbinde beş gibi bir orana tekabül ediyor ki bu çok irrasyonel bir tablo.
Sizce yarışmalar yoluyla bir ofisin varlığını sürdürebilmesi mümkün mü?
ÖSB: Yarışma projesi yapmak idman meselesi ve aynı zamanda da bir bağımlılık… Normalde çok zor ilgilenme fırsatı bulabileceğiniz konularla ilgili fikir ve proje üretme şansınızın olması çok cezbedici.
Genç bir ekibimiz var ve onların da yarışma projesi yapmaktan mutlu olduklarını düşünüyoruz. Ama salt katılmak bizi tatmin etmiyor. Uygulama yapmayı çok seviyoruz ve iyi mimarlığın mutlaka inşa edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yalın Mimarlık'ta motivasyonun neredeyse tamamının bunun üzerine kurulu olduğunu söyleyebilirim.
Yarışma ile elde ettiğimiz Merkez Bankası Binasında süreç halen devam ediyor. Öte yandan Gazipaşa ile ilgili süreci takip ediyoruz, yakında uygulama projelerine başlayacağız. TOKİ yarışmasıyla ilgili projelerden birinde de yine uygulama aşamasına gelmiş durumdayız. Evet, Türkiye'de yarışmayla yapı yapılması neredeyse imkansız gibi ama, birkaç yıl sonra yarışma kazanarak projelerini yapmış olduğumuz 3 - 4 tane yapımız olacak. Bu da ülkemizdeki yarışma istatistikleriyle karşılaştırdığımızda, bizim açımızdan çok iyi bir oran.