Yalın Mimarlık'ın kuruluşu öncesinde başka profesyonel deneyimleriniz de oldu. Öncelikle bunlardan bahsedebilir misiniz?
Ömer Selçuk Baz: Profesyonel mimarlık hayatıma, Viyana'daki Atelier Stelzhammer 'de başladım. Viyana ile 2000 yılında, stajla başlayan bir ilişkim var. Staj sürecim olumlu geçince, orada mimarlığın nasıl yapıldığını görmek istedim. Çünkü, Avusturya ve Almanya'daki mimarlık pratiği bizimkine göre çok farklı. Daha teknik ve işi başka bir hassasiyetle ele alıyorlar. Bu hassasiyet, hem tasarım yaklaşımında hem de uygulama pratiğinde sürdürülüyor. Elbette Türkiye'de de bunu yapan bürolar var ama genel yaklaşım ve kalite o yönde değil. Daha hızlı üretim ve daha standart bir yaklaşım söz konusu…
Burada daha çok yarışma projeleri hazırlıyorsunuz. Avusturya'da süreç nasıl işliyordu?
ÖSB: Orada projeler çoğunlukla yarışmalarla elde ediliyor ve çok istisnai durumlar dışında bu projeler uygulanıyor. Bu çok kıymetli bir şeydi. Kent içinde yarışma ile elde edilmiş, başta sosyal konut olmak üzere yüzlerce mimari ürün vardı.
Okuldan mezun olup yurt dışına gitmişsiniz, mimarlıkla ilgili birtakım düşünceleriniz ve heyecanlarınız var. Karşınıza mimarlığın aslında ne olduğunu hissetmeniz için çok olumlu bir ortam çıkıyor. Bazen çok sert sonuçları da olan, sizi bükmek için uğraşan, yeterince esnekseniz kırılıp dağılmadan içinden çıkabileceğiniz, hayal kırıklıkları ile çevrili bir ortam bu. Ama açıkçası, insan zorlanmadan da bunu pek anlayamıyor.
Denge Mimarlık serüveni nasıl başladı?
ÖSB: 2001-2005 yılları arasında Avusturya'da çalıştığım dönemde, Denge Mimarlık'taki ortağım Didem Durakbaşa ile aynı ofiste çalışıyorduk ve mesai dışında bazı yarışmalara katılıyorduk.
Ömer Selçuk Baz ve Didem Durakbaşa'nın Merkez Bankası Bursa Şubesi yarışmasında birincilik elde eden projeleri.
2005 yılında, Merkez Bankası Bursa Şubesi yarışmasına katıldık. Gece mesai sonrası ve hafta sonları, çok sıkışık bir takvim içerisinde bir tasarım hazırlayıp Türkiye'ye yolladık. Aradan birkaç hafta geçti ve bir telefon geldi. Birinci olduğumuzu söylediler. Akabinde, "Biz bu binayı yapmak istiyoruz ama siz Avusturya'dasınız. Eğer uygulamayı yapmak istiyorsanız burada bir şirket kurmanız lazım ki süreci işletebilelim" denildi.
Oturup düşündük, planlarımız arasında şirket kurmak, Türkiye'ye dönmek yoktu. Sonra, "Karşımıza kaç defa böyle bir fırsat çıkar ki?" dedik. Elbette, bir yarışmada birinci gelmek her zaman için yeterli olmuyor. Birinciliğin ötesinde, bir kurumun uygulamayla ilgili bu kadar istekli olması da çok rastlanır bir durum değil. Gözümüzü kararttık, "tamam" dedik ve geldik.
Yarışmaların genç mimarların hayatını değiştirme gücü olduğuna inanıyoruz ve sanırım bu nedenle bu kadar önemliler.
Adaptasyon sürecinde belli sıkıntılar yaşadınız mı?
ÖSB: Belki çok uzun bir süre değil ama 4 senede oraya uygun bir formasyona gelmiştik. Hatta Didem'in 16 sene gibi çok daha uzun bir geçmişi vardı. Dolayısıyla Türkiye koşullarına adapte olmakla ilgili bazı sıkıntılar yaşadık.
Her şeyi oradaki gibi 1/1 düşünerek tasarlıyor ve çiziyorduk. Yüzlerce pafta ürettik. Sonuçta geciktik ve bunun için bir de gecikme cezası aldık. Ama projemiz başarılı oldu ve Merkez Bankası da sonuçtan çok memnun kaldı. Tabi Didem'le birlikte, özel bir yapı yapmanın heyecanı ve coşkusuyla yaptık tüm bu işleri. Belki de o nedenle çok zorlanmadık. Müteahhitlik hizmetlerinde bazı sorunlar yaşandığı için binanın inşaat işleri şu anda yeniden ihale edildi. Muhtemelen 6-7 ay içerisinde yapımı tamamlanacak.
Yani süreç 2005'ten bu yana devam ediyor…
ÖSB: Aslında projenin bitiş tarihi 2007 başı. Yani bir senelik uygulama projesi, detay ve ihale dosyasının hazırlanması süreci var. Şu çok ilginç bir nokta; yeni mezun değilsiniz ama ilk kez kendi namınıza bir iş yapıyorsunuz ve işvereniniz Devlet. Kamu İhale Kanunu'na tabisiniz ve Merkez Bankası gibi ciddi güvenlik şartları ve spesifikasyonları olan, çok kurumsal ve çok özel bir yapı yapıyorsunuz.
Açıkçası süreci iyi yönettik ve bizim için güzel bir deneyim oldu. Tek şanssızlığımız ihaleyi alan firmanın, maddi koşullarından ötürü projeyi tamamlayamamasıydı.
Lisans eğitiminizi Bursa'da tamamlamış olmanızın bu yarışmaya olumlu bir etkisi oldu mu?
ÖSB: Bitirme projem, Merkez Bankası Şubesinin çok yakınındaki bir arazi için geliştirdiğim bilim müzesi projesiydi. O seneki Archiprix jürisinde Emre Arolat da yer alıyordu ve projeme ilişkin çok anlamlı bir kritik yazmıştı. Proje üçüncülük ödülü aldı. Bursa Merkez Bankası jürisinde de yine Emre Bey vardı ve projemizin birinci olmasında bunun büyük payı olduğunu düşünüyorum. İşin ilginç tarafı, hem bitirme projem hem de Merkez Bankası Binası, yapısal olarak neredeyse aynı prensiplere yaslanan tasarımlardı. Sadece durum, bağlam ve boyut açısından farklı algıları olan yapılardı. Yoksa Bursa'da öğrenim görmüş olmamın bir avantajı olmadı.
Ömer Selçuk Baz'ın bitirme projesi