"'Konsept hazırlayanlar' diye bir gruba karşıyım"

03 Ocak 2014

Çalışanlarınıza kaç yıldır burada olduklarını sorduğumuzda 4 yıl gibi bir ortalamayla karşılaştık. Bu bir mimarlık ofisi için gerçekten iyi bir süre…

Aslında çok daha yüksekti ama son 3-4 yılda bir kere daha sayıca artmak durumunda kalınca yeni arkadaşlarımızın katılımıyla ortalama düştü.

Az önce vurguladığınız çoklu yapı çerçevesinde ofisinizin işleme sisteminden bahsedebilir miyiz?

Senelerdir hep proje gruplarımız ve şeflerimiz oldu. Zannediyorum ki onları kendi konularında oldukça söz sahibi bıraktık. Arkadaşlarımın fikirleri her zaman çok kıymetlidir. Son sözü kendime saklıyor muyum, bilmiyorum ama hep siz ne düşünüyorsunuz demeyi ve bu kadar emek vermiş insanların ortaya koyduklarını korumayı seviyorum. Üniversitede hep ekiple çalıştık. Projeyi tek başımıza çizdiğimizi hatırlamıyorum. Hep 8-10 kişi bir araya gelirdik kızlı erkekli (gülüyor) ve projeler öyle çizilirdi. Yardımlaşırdık. Erkeklere özellikle maket yaptırırdık, ben de perspektifleri çizerdim. Dolayısıyla ta o günlerden projenin ekip çalışması olduğunu biliyorum. Birçok zaman benim projem diyorum çünkü çok benimsiyorum. Ama tabii hep bizim projemiz bunlar. Birinci gün konseptten başlayıp, en son detaylarını çizip, fayansların derz rengine kadar seçeriz. Konsept hazırlayanlar diye bir grubumuz yok ve buna çok karşıyım. Çeşitli mecralardan dokümanlar araştırıp, konseptler, imajlar hazırlamak hakikaten sevmediğim bir şey. Önce yerine, yönüne, arazisine uygun bir vaziyet planı çıkarıp, ondan sonra emsal değerleriyle ne olacağını düşünüp kütleyi plana göre etüt etmek gibi çok geleneksel bir yolla tasarım yapılıyor bu büroda.

Şehircilik kürsüsünde edindiğiniz altyapının da bunda rolü vardır diye düşünüyorum.

O da olabilir, yani böyle birtakım ikon konseptler yapıp içini giydirmeye çalışarak yaptığımız bir proje hiç yok. Mesela Ottomare projemizin de kendine özgü bir havası vardır. Tamamen manzaraya nasıl yöneleceğiz, arsayı nasıl kullanacağız, ne tarafa doğru bakacağız, çok masif oldu aradan birkaç boşluk verelim, rüzgar ve iklim devamlılığını sağlayalım diye boşluklar yaparak, binayı şu tarafa doğru yığalım öbür tarafa doğru teraslayalım diye ortaya çıkmış bir kütledir. Asla, "dur bakalım, bina böyle güzel oldu gel şimdi içini çözelim" diye bir yaklaşım söz konusu değil. Günümüzün aşırı yarışmacı ortamında bu bir gelenek haline geldi. İkonik yapı olsun da… Oradan buradan derledik, azıcık da kendimizden kattık, oldu. Bu beni hakikaten çok rahatsız ediyor ve ülkemiz mimarisi adına düşündürüyor.

  


Mehpare Evrenol ile...
Ortaklar ile...
Tasarım Ekibi ile...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :