"Mimarlar Odası’na kayıt olmak ve büromu açabilmek için çok şey yaptım"
17 Şubat 2009
Siz aynı zamanda Mimarlar Odası'na giren, girebilen tek yabancı mimarsınız. Odanın yabancı mimarların Türkiye'de bir pratik sürdürmelerine ilişkin tutucu tavrı artık hepimiz için aşikar. Bunu nasıl başardınız?
Bence şunu söyleyerek başlamak doğru olur: Bence Mimarlar Odası'nın yabancı mimarlarla bir sorunu yok. Şayet bir yabancı Mimarlar Odası'na, Türkiye'de standart olarak verilen nitelikte bir mimarlık eğitime vakıf olduğunu ispatlayabilirse, kendi pratiğini açma hakkına sahip oluyor. Ancak yalnızca eleman olarak Türkiye'de bir mimarlık ofisinde çalışıyorsanız, Mimarlar Odası'ndan gerekli izinleri almanız lazım. Ben burada yıllar boyunca çalıştım ve bu on sene içinde her iki senede bir yeni çalışma izni çıkarmam gerekiyordu. Bu da Çalışma Bakanlığı açısından zorlu bir süreçti. Ama bunu da anlayabiliyordum. Çünkü doktor, avukat, mimar ve mühendisler gibi insan hayatını doğrudan etkileyen meslekler söz konusu olduğunda, uluslararası bir takım standartlar var. Dolayısıyla ülkede özellikle bu alanlarda çalışmak isteyen insanların, bunu başaracak bilgi ve birikime sahip olduğundan emin olunmak isteniyor. Bence bu iyi de bir şey. Ama maalesef çok karmaşık! Örneğin ben her seferinde Ankara'ya giderek bir kağıt savaşında kayboluyordum.
Kendi büronuzu açabilmeniz için gerekli lisanslara nasıl sahip oldunuz?
En sonunda dayanamadım ve "Lütfen bana burada mimar olmak için, yani bir mimarlık bürosu açmak için ne yapmam gerektiğini söyleyin" dedim. Bana yalnızca bir olanak olduğunu söylediler: Bir Türk ile evlenmek! (gülüyor) Yani Türk vatandaşı olmak... Fakat bu tartışma konusu dahi olamazdı çünkü Avusturya çifte vatandaşlık kabul etmiyor. Evlensem bile –ki vatandaşlık hakkı için bunu asla yapmazdım- Avusturya vatandaşlığımı kaybedecektim. Dolayısıyla Türk vatandaşlığına geçmemin benim için büyük avantajları olsa da, bu bir soru değildi. Şayet bir gün Avusturya çifte vatandaşlığı kabul edecek olursa, ben de Türk olmayı düşünebilirim. (gülüyor)
Öyleyse sorunlar nasıl çözüldü? Bir yabancı nasıl Mimarlar Odası'na kayıtlı resmi bir mimar oldu?
Sonrasında yasalar değişti. Benim de burada ne kadar sene nerelerde mimar olarak çalıştığımı kanıtlamam gerekiyordu –ki bunu yapabiliyordum. Tüm bürokratik işleri hallettikten sonra ise kendi büromu açma hakkına sahip oldum. Sanırım Türkiye'de o kadar çok iş yaptım ki bana güvendiler. (gülüyor) Ama bildiğim kadarıyla bir tek ben değilim bunu yapan. Bir kişi daha olması lazım... Yine de biliyorum ki bu alışıldık bir hikaye değil. Sonuç olarak yasalar değişti ve benim yararıma işledi.
Görüştüğüm Amerikalı bir mimar, sizin bu hikayenizi zorlayarak, üstüne giderek ve hatta savaş ile kazanılmış bir zafer olarak biliyordu.
Sanırım onlarda eksik olan şey, başarı ve Türkiye'de çalışılan yıl miktarı. Bu yılların da kesintisiz olması gerekiyor! Aksi takdirde ben de başaramazdım. Çünkü gerçekten özel bir yöntemle kazanılan bir hak olmadı. Çok aradım, soruşturdum ve çok sabırlıydım. Benden istedikleri her şeyi yerine getirdim. Bu da tabii ki sürecin sonu değil. Artık benden vergiden tutun da bir dolu yazılı evrağa kadar bir sürü şey istiyorlar. Dolayısıyla bir anlamda her şey biri ile ilintili. Çalışma izni için de, başka şeyler için de hep bu bulutu aşmanız lazım. Hepsi bir arada! Muhtemelen bir Türk'ün Avusturya'da çalışması, bir Avusturyalının burada çalışmasından daha kolay oluyordur.
Yıllar boyunca Arif Suyabatmaz ile, bir Türk ile çalıştınız. Pratiğe yaklaşım anlamında ne gibi farklılıklar gözlemlediniz? Değerlendirebilir misiniz?
Arif sekiz sene boyunca Avusturya'da çalıştığı ve biz uzun bir ortak kariyere sahip olduğumuz için her şey görece hafif ve az karmaşıktı. Çalışmaya bakışımız aynıydı diyebilirim. Türkiye'de genel anlamda nasıl çalışıldığına gelirsek, bu hakikaten zorlayıcıydı. "Hadi Avusturya'ya dönelim. Orada her şey çok daha kolay" diyen biri vardıysa, o da Arif'ti. Ben hep "Bekle, daha tüm çıkar yolları denemedik" diyen taraftım. Ve şimdi inanıyorum ki burada kalmak ikimiz için de doğru karardı. Tüm sorunları aştık. Şimdi de buradayız.
Tago Mimarlık'tan Tatsuya Yamamoto
Superpool'dan Gregers Tang Thomsen
Şanal Mimarlık'tan Alexis Şanal
Mimarlar Odası'nın "Tescilli" Mimarı Brigitte Weber
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın