Peki kendinizi Türk mimarlık sahnesinde ne denli ayrıcalıklı hissediyorsunuz? Sonuç olarak yurtdışında eğitim görmüş ve dünyanın en iyi ofislerinden birinde çalışmış bir mimar olarak Türkiye'de pek çok öğrenci ve genç mimarın hayalini kurduğu, ancak ulaşamadığı olanakları simgeliyorsunuz.
GTT: En iyi yerlerde çalışmak her şey demek değil. Her zaman daha iyisini öğreniyorsunuz. Ama elbette OMA'da bulunduğum için mutluyum. Bana sorarsanız şimdiye dek gittiğim en iyi okuldu. Ama aynı zamanda kimse için hiç yoktan girilebilecek bir yer değil. Kendinizi tanıtmanız, iyi işler yapmanız ve başvurmanız gerekiyor. OMA'da çalışmak isteyen insanların uzun bir listesi var. Bu olanağa sahip olduğunuz için de kendinizi ayrıcalıklı hissediyorsunuz.
Mimarlık camiasından iletişimde olduğunuz isimler, özellikle de birlikte iş yaptığınız mimar, mühendis, müşteri ve iştirakçiler, yabancı oluşunuz, böyle bir tecrübe sahibi olmanız karşısında nasıl bir tepki veriyorlar?
GTT: Çok çeşitli tepkiler var aslında. Mesela "OMA da ne?", ki bu en sık rastladığımız... Üzerinde çalıştığımız projeleri gösterdiğimizde ise genellikle etkileniyorlar, ilgileniyorlar. Hemen sonrasında ise fazla genç olduğumuz lafını yapıştırıyorlar. Bir de şöyle bir handikap var: Henüz Türkiye'de gerçekleştirilmiş bir yapımız olmadığı için henüz "Bakın genciz ama şunu yaptık" diyemiyoruz. Umarım zamanla bu da olacak. Adımlarımızı tek tek atıyoruz ve sürekli biriktiriyoruz.
SG: Öte yandan çok destek çıkan ve heyecan duyan bir kesim de var. Özellikle danışmanlarımızdan... Onlarla çalıştığımız için şanslıyız.
GTT: Öyle görünüyor ki onlar da kendilerini kamçılayan kişilerle çalışmak istiyorlar. Tabii ki hepimizin bildiği yapıları da gerçekleştiriyorlar ama daha fazlasını yapmak, kendi yeterliklerini keşfetmek istiyorlar. Strüktür mühendisleri ile çalıştığımızda burada yapma şansı bulamadıkları, Amerika'da gördükleri yapıları çözmek için heyecan duyabiliyorlar.
Becoming Istanbul sergisi için 'Mapping Istanbul' projesi.
Peki söz konusu insanlarla çalışmak için ne yaptınız? Birileri mi size bu isimleri önerdi?
S.G: Hayır, aradık. Tavsiyeler aldık, mülakat yaptık ve konuştuk. İyi insanlar bulmak için çaba sarfettik. O çabayı sarfettiğinizde yüzlerce iyi insan var.
GTT: OMA'dan alıştığımız –hatta şımartıldığımız- şey, alanının en iyisi olan uzmanlarla çalışmaktı. Çok başarılı insanlarla birlikte iş yapmanın değerini biliyoruz. Bu yüzden de ekipte yeterli ve kaliteli insanlar olsun ki hem biz hem müşteri memnuniyet duysun, iyi binalar ortaya çıksın istiyoruz.
Sanırım şunu belirtmekte de fayda var. İstanbul'da inanılmaz bir sanat mecrası mevcut. Platform Garanti ve Garanti Galeri ile oldukça samimi bir iş ilişkimiz var. Onların da çok heyecan verici planları var.
Fotoğraf: Iwan Baan
Garanti için hangi işleri yaptınız?
GTT: Platform Garanti için İstiklal'de geçici bir kütüphane tasarladık. Zaten sonrasında da Platform binası yenilemeye alındı. Vasıf Kortun sergilerinden bir soluk almak ve çalıştığı kuruluşun kitaplığını Galeri'ye getirmek istiyordu. Tasarladığımız kamusal bir alandı, herkesin girebileceği bir yer... Ama pek bilinmiyordu. Garanti Galeri için ise bir dizi İstanbul haritası tasarladık. Bunlar Becoming İstanbul çerçevesinde DAM'da sergilendi.
Gelecekte başka ülkelerde, veya kendi ülkenizde bir ofis açma hayaliniz vardır sanırım...
GTT: Zaten Danimarka'da da işler yapıyoruz. Belki bir gün orada bir ofisimiz olur; kim bilir... Fakat her zaman olmak istediğin yeri bulmak çok önemlidir. Danimarka bizim için güç. Bunun olabileceğine işaret eden projelerimiz var ama henüz o noktaya gelmiş değiliz.