"Modern Kapalı Topluluklar ve Metropol Kentlerdeki Mekansal Ayrışmalar"
Nur Banu Yıldız Er
Metropol kentin ne olduğu ve bu kentlerde yaşayan kişilerin kimler olduğu konusu her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Dolayısıyla kent içerisindeki yeni kullanıcıların taşıdığı rahatsızlık duygusundan, gereksinimlerinden, belirleyici olan konut ihtiyaçlarından, değerlerinden ve rutin gündelik yaşamlarından söz etmek çalışmanın kapsamını tanımlamaktadır. Kentin bazı diyalektikleri üzerinden bu kentin yeni kullanıcıları, çok yönlü bir şekilde ele alınmaktadır.
Günümüz Metropol kentlerinde, küreselleşmenin beraberinde getirdiği birçok değişim ve dönüşümden söz etmek mümkündür. Metropol kentlerin dönüşümleri yalnızca mekânsal değil, aslında büyük ölçüde toplumsal dönüşümlerdir. Kentler ile ilgili yapılan birçok tanımlamanın yanında, çalışma kapsamında kentlerin toplumsallığı üzerine bir araştırma ortaya koymak ana hedef olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla Simmel'in "Kent içerisinde toplumsallığı barındıran fiziksel bir oluşum değil, aksine içerisinde fizikselliği de barındıran toplumsal bir oluşumdur" yaklaşımı üzerinden çalışmaya derinlik kazandırılmıştır (Simmel, 1996).
Metropol kentlerde yaşanan fiziksel değişim ve dönüşümler sosyal anlamda da yaşanmaktadır. Bu değişimler beraberinde yeni yaşam tarzı arayışlarını ortaya koymaktadır. Bu yaşam tarzları, kent içerisindeki statülerine göre şekillenen farklı bir topluluğu tanımlamaktadır. Bu toplumsal tabakalaşma, sosyal bir ayrışmayı işaret etmektedir. Çalışma, bu sosyal ayrışmaya "Gated Community" olarak mimarlık literatüründe yer alan kavram üzerinden netlik kazandırmaktadır. Ulusal ve uluslararası ölçekte bu kavramın kullanımlarının ne olduğunu ve farklılıklarını ortaya koymaktadır. Türkiye'de "Gated Community" kavramı üzerine yapılan çalışmaların, çoğunlukla "kapalı ve güvenlikli siteler" üzerine mekânsallaşan çalışmalar olduğu görülmektedir. Ancak yurtdışındaki çalışmalar incelendiğinde ve kelimenin tam karşılığı ortaya konulduğunda, bu kavram; "kapısı olan" yeni kullanıcıları, yani "kapalı toplulukları" işaret etmektedir.
"Gated Community" tanımındaki "içerisi-dışarısı" diyalektiğini ortaya koyan "kapı"nın oluşturduğu algısal "sınır"ların mekânlara ve toplumsallığa ne şekilde yansıdığını gözlemleyebilmek adına çalışma, bazı kent sosyologu kuram ve kuramcılarının bu konudaki yaklaşımlarından faydalanmaktadır.
Bu yaklaşımlar çoğunlukla, mekânsal değişim ile toplumsal değişim arasındaki yadsınamaz ilişkiye odaklanmaktadır. Dolayısıyla, bu ilişkinin en önemli unsurlarından biri olan "kültür" bu bağlamda irdelenmektedir. Kültür meselesi bu toplulukların "kimlik" durumlarıyla doğrudan ilişkilidir. Aynı kimlik etrafında toplanan ve mekânsal bir ayrışmayı ortaya koyan bu kapalı topluluklara ve onların kapalı yerleşimlerine, Auge'nin "yok-yer" metaforu üzerinden açıklık getirilmektedir (Auge, 1997).
Kapalı topluluklara doğru bir model oluşturmak ve bu modelin yaşadığı yere entegrasyonunu planlı bir şekilde sağlayabilmek amaçlanmaktadır. Dolayısıyla çalışma, kentte yer alan bu kapalı toplulukları, onların izole ve steril yaşam alanlarını, kendi içlerinde ne kadar çeşitlilik barındırsalar da ayrışarak ve algısal bazı sınırlar koyarak, hatta belki de yok olarak oluşturdukları mekânsallaşmalarını, yapı ölçeğinden bağımsız bir şekilde, kentsel ölçekte, sorgulayarak, kavramsal ve kuramsal bir bakış açısıyla ele almaktadır.