Kentsel dönüşüm şüphesiz yalnız bizim ülkemiz için bir günden başlığı oluşturmuyor. Amerika, Avrupa ve Asya'nın pek çok kentinde, sürekli olarak devingenlik içindeki ekonomik mekanizmalarla çehrelerini değiştiren, kontrolsüz büyüyen veya hiç gelişemeyen kentsel alanlar, devlet insiyatifiyle projeler çerçevesinde elden geçiriliyor, dönüşüyor ve rehabilite ediliyorlar. Özellikle dünyanın önemli metropollerinde, ekonomik değişim -kamusal alan ve iş bölümü dengeleri, yer yer çöküntü alanları, yoğun yapılaşmış çevreler, üst ve alt toplumsal sınıf kutuplaşmaları gibi şekillerde karşımıza çıkıyor. Kent her daim, yapılan planlamaların, alınan tedbirlerin veya öngörü bildirimlerinin ötesinde, kendi kendini besliyor. Bu organizmanın hem plansızlıktan düzenlilik hem de sınırlanmışlıktan kaos üretebilecek güçte olduğunu unutmamak gerekiyor.
Böyle bir örnek, 1990'ların başından beri üzerine çok konuşulan, çok yazılan, her detayıyla ele alınan ve 2004 yılından bu yana planlaması ve inşaası süren Londra Thames-Gateway projesi. Doğu Londra'dan başlayarak Thames ırmağı boyunca doğu istikametinde uzayan 40 millik bir toprak alanı olan Thames-Gateway, kentsel dönüşüm için kamusal öncelik olarak ilan edilmiş bir bölge. Toplamda yaklaşık 1.6 milyon insanı barındıran ve 500 bin kişiye istihdam sağlayan yerleşim, aynı zamanda ülkenin en sorunlu yerlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor: toplu taşıma olanaklarının eksikliği, servis alanlarının yokluğu, işsizlik ve madden karşılanabilir sağlıklı konutlaşmanın bulunamayışı. Bölgenin sınırları aslen, ülke çapında faaliyet gösteren endüstriler ve Londra'dan Güneydoğu'ya yapılan taşımacılık için çizilmiş. Fakat bu sınırlar, planlanmamış kentsel gelişim içinde şehri Kuzey – Güney doğrultusunda kesen ve her türlü toplumsal ve kültürel etkileşime bariyer oluşturan bir yapıya dönüşmüş. Bu endüstriyel oluşumun kaldırılması kararı çıktığında ise, Thames Gateway'e kalan, toksin atıklarla zehirlenmiş ve büyük çapta bir ‘harcanmış' bir kara parçası olmuş.
Thames Gateway şu anda İngiltere'nin en büyük ölçekli kentsel dönüşüm projesi ünvanına sahip. Alan, konut ve endüstri bölgelerinden oluşan karmaşık bir yan-bölge özelliği taşıyor ve Güney Essex ile Kuzey Kent arasında farklı ölçek ve karakterdeki yerleşimler arasında bir koridor oluşturuyor. Aynı zamanda da ülkenin en çok gelişme vaadeden kentsel alanlarından biri olan bölge, aslında ciddi bir potansiyel taşıyor. Aslen liman, endüstri, depo olarak değerlendirilmiş 3 bin hektarlık bir tarım arazisi barındıran Gateway, Londra ekonomisinin attığı şehir merkezine olan yakınlığı sayesinde Kuzeybatı Avrupa ticaret yollarına ulaşım hattının üzerinde yer alıyor. Dolayısıyla Gateway, Kıta İngiltere'sinin Avrupa'yla bağlantısı üzerinde oturuyor ve böylelikle Avrupa'nın da en dinamik uluslararası bölgesi olarak değerlendirilme geliştirilme şansına sahip oluyor. Eşsiz coğrafi ve siyasi konumu sayesinde geleceğin en önemli sürdürülebilir kentleşmelerinden biri olma fırsatını yakalayan Thames-Gateway, doğru temel stürktür oturtulabilirse 2008 yılına kadar hükümetin şehirleşme planları içinde ekonomik olarak aktif kimselere tahsis edilecek 120 bin yeni konut inşaasına ve sayısız ticari ve yan işlev yapılaşmasına sahne olacak. Projenin orta aşamasını oluşturacak bu faaliyet giderek artan bir tempo ile daha fazla insan ve daha fazla iş imkanıyla büyüyerek 2016 yılına dek sürecek.
Çeşitli hükümet kanallarının yönetimini üstlendiği projelendirme ve geliştirme safhaları, ülkenin üç büyük bölgesel gelişim ajansı tarafından yürütülüyor. Aynı zamanda çok sayıda sivil kuruluşun da destek verdiği dönüşüm projesi, böylelikle sivil, özel ve kamu oluşumlarından oluşan bir konsorsiyum tarafından organize ediliyor. İngiliz iştiraklerin hükümet tarafından sürdürülebilir toplumsal alanlar yaratmakla görevlendirilmeleri büyük ölçüde kent parçasının gelişimini destekliyor. 4 bin hektarın üzerinde kullanılmış ve tekrar elden geçirilerek çok merkezli bir ağ strüktürü üzerinden şekillenecek araziyi ve onun stratejik iş alanlarına kanalize olacak dönüşümünü proglamlayan ve denetleyen 16 ayrı yerel yönetim birimi ile Gateway, gerçekten de büyük bir proje.
Thames Gateway, bölge ekonomisini tarım, üretim ve endüstri alanlarının geliştirilmesiyle iyileştirmeyi ve ana ulaşımın temel strüktürünün belirlenmesi ile mevcut kentsel yapılanmanın ‘rönesans'ını yaşatmayı hedefleyen bir proje. Thames Gateway'in canlandırılması şüphesiz ekonomik kalkınma, çevresel iyileştirme, kentsel yenileme ve ulaşım düzenleme konularına dair çok sayıda önemli adıma işaret edecek ve dünya kentlerinin sürdürülebilir kentlere dönüştürülmesine bilgiyle kaynaklık edecek. Sürdürülebilir tasarım ve uygulamanın pratikleri için bir tür deneysel alan olarak görülen bölge, yüksek kaliteli konut alanları, yenilenebilir enerji kullanımı, birleştirilmiş ısıtma ve güç kaynakları yla donatılacak. Bir jenerasyon atlayacak kadar uzun soluklu olacak planlama ve yapılaşma süreci, hedef olarak belirlenen 2016 yılına kadar devam edecek. Şayet doğru kentsel stürktür oluşturulabilir ve şehrin büyüme momenti sabitlenebilirse Thames-Gateway, gelişme potansiyelini gelecekte çok daha uzun yıllar gerçekleyebilecek bir kent parçası olacak.
Londra'nın şu anda en verimli şekilde kullanamadığına inanılan insan, toprak ve kentsel strüktür kapasitesini doyurması için doğrusal olmayan, çok yönlü bir toplumsal ve kamusal etkileşim bünyesinin oluşturulması hayati gözüküyor. Tüm dünya şehirlerinde, yaşam kalitesinin arttırılması, kaynakların efektif kullanımı ve çevrenin doğru değerlendirilmesi için bu tip girişimlerin ne denli hassas ve karmaşık süreçlerden geçmesi gerekiğine ve tepeden inme yöntemler yerine uzun soluklu, sabit bir çerçevede algılanmayan, kente ve kentliye haklarını teslim eden projelerin önemi büyük. İstanbul, Ankara ve tüm Türk kentlerinde benzer hassasiyetlerle ve yalnızca rantın büyüsüne kapılarak aceleye getirilen projelerin mimarlarının Thames Gateway örneğine bakması tavsiye edilir.