MesutT: Aranızda nasıl bir iş bölümü var?
ArifÜ: Burada, bir projeyi alıp götürebilecek ve sonlandıracak üç kişi var: Ben, Salih Bey ve Abdurrahman. Herkesin bir ekibi var ve aynı anda üç projeyi yürütebiliyoruz. Her ekip kendi içinde bir iş bölümü yapıyor. Makineleri ya da bilgisayarları kullanan arkadaşlar var. Boyama işlemlerini yapan ressam arkadaşlar var.
MesutT: Çalışanlar mimar mıdır yoksa başka disiplinlerden olanlar var mı?
ArifÜ: Bizim dışımızda mimar yok. Herkes yıldız mimar olmayı düşünüyor, ama herkesin olması zor. Belki bir potansiyel olabilir ama pazarlama yeteneği gibi başka şeyler de gerekiyor. Mimar bir arkadaşla çalıştığımızda, kendini maket yapmaya tam olarak veremiyor, adapte olamıyor. Tekniker arkadaşlar daha fazla benimseyebiliyorlar.
MesutT: Gelecek kaygısı mı ağır basıyor acaba?
ArifÜ: Daha çok, "bu kadar okudum, maketçi mi olacağım" düşüncesi ağır basıyor. Zamanında bize de çok söylediler "maket mi yapıyorsunuz?" diye. Ama ben maketçi olmaktan gayet memnunum ve birçok arkadaşımızdan da daha iyi durumdayız.
MesutT: Biraz da şartlanmışlık var sanki...
ArifÜ: Evet. Eğer severek yaparsanız, her neyse yaptığınız iş onun yıldızı olursunuz. Biz de yaptığımız işin yıldızıyız. Bu işi düzgün yapan birkaç atölye vardır, çok fazla değil.
MesutT: İnşaat sektörü bazı kriz dönemleri yaşamakla beraber genelde hep ülke ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri oldu. Maketin özellikle son yıllarda önemli bir unsur olmasının sebebi nedir?
AifÜ: Son 10 – 15 yıla kadar büyük, ciddi firmalar yoktu konut sektöründe. Mevcut atölyeler de yapanların ihtiyacına cevap verebiliyordu. Kendi adımıza Bahçeşehir projeleri ile ciddi anlamda maket yapmaya başladığımızı söyleyebilirim. Bahçeşehir, Türkiye için de bir mihenk taşıdır; ciddi projeler ondan sonra başladı. Ciddi bir firma da ciddi bir pazarlama yapmak istiyor. Maket, bunun için gerekenlerden biri. Maket, toplam faydayı düşünürseniz çok da önemli bir maliyet unsuru değil.