Grafik uygulama: Meltem Doğan Yeler
Oyunlarınızın bir ortak noktası da kaosun vurgulandığı mekanlar ve durumlar. Bu aslında bir tür modernite eleştirisi. Düzensizlik, az önce belirttiğiniz oyuncu-izleyici karşılaşmasında da sorguladığınız bir şey mi? Aslında bu, belki de seçtiğimiz oyunların gücünden geliyor. Modernite eleştirisi yapılması bizi etkiliyor, buradaki oyuncuları, beni... O noktada oyunların, seyirciyi kontürpiyede bıraktığını görüyoruz ve oyunların kendilerinden gelen bir seçimleri var; o da mevcut resmi mümkün olabildiği kadar çıplak ve çiğ bir biçimde seyircinin karşısına çıkarmak. Oyunlar seyirciye iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin tanımlamalarını vermiyor. Eleştiri sonrasında ortaya çıkıyor. Oynadığımız oyunların yazarları, bir fikri manüple etmek yerine bu fikrin oluştuğu doğayı yaratıp, onu seyirciye göstermeyi tercih ediyorlar.
Mercury Fur / Kürklü Merkür
Bu bahsettiğiniz şey "In-Yer-Face" olarak adlandırılan İngiliz menşeli tiyatro yaklaşımı değil mi? Sanırım genellikle bu köken veya anlayıştan oyunlar seçiyorsunuz...
Evet, ama bunu "In-Yer-Face" diye dar bir çerçeveye sokmamak gerekiyor. Son yirmi yılın pek çok yazarında var bu, sadece "In-Yer-Face" de değil. Ama yeni tiyatro metinlerinde önemli ve şık bir durum bu bence. Yazar mümkün olduğu kadar tarafsız davranıp, bir karakterin ya da bir olayın iyi ve kötü taraflarını sakınmadan, sansürlemeden, bir fikri manüple etmeden ortaya koyuyor. Bunu da seyirciyi iki tarafa yatırarak yapıyor! Fikrin bu tarafında iken bir süre sonra diğer tarafına geçiyorsunuz, sonra tekrar bu tarafına geçiyorsunuz. Oyundan çıktıktan sonra seyircinin oyunun etkisinde kalmasının sebebi de bu. Bilinçli olarak bunu düşünmüyorlar, ama iki tarafın da baktığı açıdan olaya bakabildikleri için sarsıcı bir tecrübe yaşıyorlar. Eleştirdikleri bir karakterle bir süre sonra empati kurduklarında, kendileri, kendi klişeleri ve kendi önyargılarıyla yüz yüze gelip kendileri ile hesaplaşıyorlar. O noktada oyun, seyircinin kendini eleştirmesine sebep oluyor. O yüzden, seyirci ve oyuncu arasında zincirleme bir dinamik var.
Bütün bu yapı aslında bizim yaptığımız tiyatronun mekan ilişkisinde de var. Bu oyunlar çerçeve sahnelerde de oynanabilir, başka mekanlarda da oynanabilir, ama biz bu kadarcık bir alanda tiyatronun böyle de yapılabileceğini göstererek, "bir de buradan bakın" diyerek bir şekilde birilerinin; seyircilerin, oyuncuların, rejisörlerin ya da tiyatro yöneticilerin yaptıkları işi eleştirmesini de sağlamak istiyoruz.
Bizim için mekan referansı çok önemli yaptığımız işte...