NK: Bunların yanında LOT’un farklı ölçekte üretimleri de var; Kimlikli Kent Mobilyaları Fikir Tasarım Yarışması gibi. Kimlik ve Kent kavramı ilişkili kavramlar ve kente dair söylemlerde önemli kavramlardan biri kimlik oluyor. Kent Ölçeği ve Kent Mobilyası aynı bağlamda ama ölçek olarak birbirinden çok farklı şeyler. Bu eksende sizin önerdiğiniz tasarım önerisi nereye oturuyor?
EA: En başa dönecek olursak, hayatta yapmak istediğim tek şey mimarlık değil. Birçok alanda elimden geldiğince bir şeyler üretmek istiyorum. Kent mobilyası da LOT’un ilk kurulduğundan beri konuştuğumuz konulardan biri. Bu yarışmayı ben onun için biraz fırsat olarak görmüştüm. İyi bir deneyim oldu, bir mansiyon da kazandık oradan. Bize de evet gerçekten ilerleyebiliriz, burada bir şeyler yapabiliriz diyebilme fırsatı verdi.
Yüksek lisans eğitiminin en büyük katkılarından biri kentsel ölçekten bir okuma ve oradan derinleşme konusu. Buradan yapıdan da daha öteye, kent mobilyası ölçeğine inebilmek çok farklı bir deneyimdi. Tasarım anlamında ise Bursa’ya özel bir şey üretmeye çalışmıştık. Bursa gibi kent kimliği önemli olan, meydanları, tarihi alanları, camileri, medreseleri vb. bir sürü mekanın ön planda olması gereken bir yerde kent mobilyasının çok sade ve sakin şekilde yerleşmesi temel felsefemiz oldu. O yüzden çizgimizi kendini göstermeyen, olabildiğince bu alanlarda yok olabilecek, bir nevi kendini göstermeyerek kendini var eden bir projeydi aslında. Bir şeyler denedik, çıkan ürünlerden de memnunum açıkçası.
NK: Özellikle son dönemlerde basında sıkça yer bulan Sancaktepe İşitme ve Konuşma Engelliler Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi projesinden de bahsedelim. Karmaşık ve zor bir proje olduğunu söyleyebiliriz. Yapının tasarım sürecinden bahseder misiniz? Hatta bugüne kadar çizdiğiniz 4 Engelsiz Yaşam projesinden bahsedip bu projeye geçmenizi isteyeceğim.
EA: Tabii. Bugüne kadar çizdiğimiz dört projenin ikisinin inşaatı bitti, bir tanesi ihale aşamasında. Bir de aralarında en büyükleri olan Sultangazi’deki projemiz var. İnşaatı bitenlerin ikisi, Sancaktepe ve Bağcılar’da eş zamanlı ürettiğimiz pojeler ve kullanıcı kitlesi de aynı; işitme ve konuşma engelli 0-4 yaş arası çocuklar. Yapının biçimlenişinde çocukların ilgisini çekebilmek, aidiyet hissiyatının hissedilebildiği bir mekan yaratmaktı hedefimiz. İç mekanın yansıması olarak ihtiyaç duyulan yüksek hacimler sayesinde yapıya istediğimiz dinamizmi katabildik. Aynı zamanda ailelerin de çocuklarını buraya gönül rahatlığıyla teslim edebilmesi de çok önemliydi. Sonuçta özel çocuklar ve mekânsal nitelik dışardan hissedildiği zaman aileler çocuklarını gönül rahatlığıyla bırakabileceğini düşünüyor. Bizim iki projedeki yaklaşımımızda böyleydi; hem dinamik bir kütle yaratarak etraftan farklılaşıp kendini burada gösterebilme, hem de mevcut yeşil alanlarla maksimum iletişim halinde olabilmek. Sancaktepe’de vaziyet olarak bizim U şeklinde bir biçimlememiz var. U şeklinin önünde ise bir kanopi var. İnşaatta müteahhitler çok sordular bunu niye yapıyoruz diye, bu aslında çok büyük bir psikolojik kırılım. U biçimleniş kamusal yeşil alanla iletişimi sağlarken, aradaki kanopi ise yapının psikolojik sınırlarını belirliyor. Bu sayede çocuklar U formundaki bahçenin içinde oyun oynarken görünmez sınırlar içinde hem korunaklı hem de kamuya açık alanda oynama şansına sahipler. Ayrıca arazinin doğu tarafına yerleşmemizin sebebi ise mevcut imar planlarındaki güneyden gelen yeşil alanın devamlılığını sağlamak ve buradaki yeşil alanın projenin içine çekmek. Yapının biçimlenişindeki temel unsurlar bu şekilde diyebiliriz.
Sancaktepe İşitme ve Konuşma Engelliler Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi
Bağcılar’da da hassasiyetlerimizin aynı şekilde olduğunu söyleyebiliriz. Oradaki yaklaşımda arazinin arkasındaki Molla Gürani Parkı belirleyici oldu. Ana sirkülasyon girişten itibaren doğrudan arkadaki parka yönelecek şekilde tasarlandı. Ayrıca zemin katında yaratılan iç bahçe ile de yeşilin yapının her yerinden hissedilebilmesi amaçlandı. Eğitim odalarını mümkün olabildiğince parka ve iç bahçeye baktırırken, mekânsal olarak rehabilistasyonu destekleyici neler yapabiliriz sorusu temel kaygımızdı. Yani doğayla iç içe olmayı rehabilitasyonun bir parçası olarak gördük.
Bağcılar İşitme ve Konuşma Engelliler Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi
Sultangazi’de ise proje alanımızın karakteristiği çok farklıydı. Burası ne düzenlenmiş sanayi bölgesiydi, ne de konut bölgesiydi. Projeye tahsis edilen alan, konut olarak düşünülüp sanayi olarak kullanılan, depoların hurdaların vs. olduğu bir alandı. Bu sebepten cephe açıklıklarını tasarlarken kullanıcıların tankerler veya kamyonlarla görsel temasını kısıtlamak istedik. Cepheyi belirli açılarda üçgen şeklinde açıp, dar açıdan olabildiğince ışığı almak geniş açıdan ise görsel bir kısıtlama ve dolaylı ışık gelmesini sağladık. Açılı olduğundan dolayı kullanıcının çevreyi kısıtlı görebildiği ama ışığın içeri çeşitli açılardan girdiği bir tasarım ön gördük. Ayrıca Sultangazi’de hidroterapi yani su ile terapi uygulanması söz konusuydu. Teknik sorunların daha hızlı çözülebilmesi adına buna hizmet edecek havuzun bodrumda yapılması istendi. Ama biz zemin kotunda olmasını önerdik. Bu konuda aslında biraz ısrarcı olduk diyebiliriz. Çünkü yapıyı ön tarafa çekerek arkada bir yeşil alan oluşturup, bu yeşil alana bakan bir havuzun, insanların-çocukların bulunmak isteyeceği bir alan haline dönüşeceğini düşünüyorduk. Doğayla iletişimin rehabilitasyonun bir parçası olduğunu, güneş ışığına ulaşma ve yeşil alanla olan temasın önemini vurguladık. Yapılmasını dört gözle beklediğimiz proje aslında.
Sultangazi İşitme ve Konuşma Engelliler Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi
FÖ: Aslında bir yarışma projesi olsa çok tartışmalı olur muhtemelen. Hem yeri, hem bu seçimler. Ama umarım yine de yapılır. Belki yapılırsa çevresine de etkisi olur.
NK: Bircok projenizde yerel yönetimlerle çalışmayı tecrübe ettiğinizi görünüyor. Yakın zamanda değişem İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile bir araya gelme fırsatınız oldu mu?
EA: Mevcut yerel yönetimle bir temasımız yok ama vizyonumuz birçok bir konuda örtüşüyor. “Her mahalleye kreş” gibi desteklediğimiz projeleri var. Hem engelsiz yaşam merkezleri hem de eğitim yapıları gibi çeşitli konularda tecrübemiz var. Bunların birikimiyle bir şeyler üretmeyi istiyoruz.