PROSteel'in ardından, Archiprix ile ikinci birincilik ödülünü alıyorsun.
Bu ödüller bütün kariyerimi yönlendirdi diyebilirim. O güne kadar ulaşılmaz olduğunu düşündüğüm ofislerle yaptığım görüşmelerde yarışmalar önemli referanslardı. Mezun olduğum vakıf üniversitesine olan önyargı da önemsiz olmaya başlamıştı.
Şu anda o da köklü bir üniversite olmuş durumda, yetiştirdiği öğrenciler ortada. Yeni açıldığı dönemde orada okumuş olmanın öyle bir dezavantajı var tabi...
Yine de işin özünde hangi okuldan mezun olduğunun çok da önemli olmadığını düşünüyorum. Tabi ki okulun seni yönlendirdiği, şekillendirdiği durumlar oluyor, liseden gelen, kendi kültürünle ilgili yönlendirmeler de olabilir ama özünde mimarlık çok kişisel bir iş.
Babanın mimarlık okuma demesine rağmen sen baştan çok kararlı davranmışsın. Peki asıl çekincesi neydi?
Biz altı kardeşiz, hepimizin kendi mesleğini yapıp kendi ayakları üstünde durması konusunda çok netti. Belki de göç etmiş olmamızın etkisidir, bilemiyorum. O yüzden kimseye ihtiyacınız olmadan, kendi işinizi yapın fikrini bize empoze etti. Babamın vizyonunda, benim şu an yaptığım anlamda bir mimarlık anlayışı yok aslında.
Sonuçta mimarlık temel bir disiplin ve şu an tam da onun istediği gibi kendi işini kurmuş durumdasın.
Büyük bir inşaat firması kurup onun başında olsaydım da yine erkek egemen bir ortamda olacağımı hesaba katarak, bununla baş edemeyeceğimi düşünüyordu.
"DB Architects de ayrı bir okul gibiydi"
Aslında mimarlık bölümlerinde kız öğrenci nüfusu genellikle daha yüksek. Tabi mesleğini yapmayanlar da var. Sonuçta yine ne yapmak istediğinle ilgili bir durum...
Tercih yaparken, gerçekten ne istediğini bilerek yapmak önemli. Henüz çocukken abim inşaat mühendisliğini kazandı. O dönemde aktivist bir üniversite öğrencisiydi. İdolüm oydu. Bende de "Bir gün üniversiteye gideceğim ve dünyayı kurtaracağım" fikri oluştu ister istemez. Ama hiç öyle olmadı. Aksine, meslek odaklı bir eğitim süreci yaşadım. O halde işimi çok iyi yapayım dedim. Sonrasında Bünyamin Derman'ın ofisi DB Architects de ayrı bir okul gibiydi.
Yarışmalarda elde ettiğin birincilikler başlangıç için güçlü bir destek oluyor. O noktaya geldikten sonra bu başarıyı sürdürememe stresi yaşadın mı?
Kesinlikle! Tabi bu benimle alakalı bir durum. DB Architects'te çalışırken çok daha fazla efor sarf etmeye başladım, hep daha iyisini yapmaya çalışmak gibi bir derdim vardı ama yine de öğrencilik yıllarımdaki projelerimi daha başarılı bulurum.
Sonuçta öğrencilikte çok daha özgür bir ortam var, sınırlayıcılar daha az. Şu anda her şeye daha gerçekçi yaklaşıyorsundur.
Tabi, onun çok etkisi var. Öğrenciyken daha özgür düşünebiliyorsun, strüktür seni bağlamayabiliyor. Bu nasıl yapılacak gibi bir endişeler ikinci planda kalıyor.
DB Architects'te ilk iki sene sadece konsept ve avan projede çalıştım. Bu benim tasarıma farklı yaklaşımımla alakalıydı. Ama iki yılda 100 projenin içinde yer alınca, "tamam bu çok istediğim bir şeydi; sürekli konsept projeler üretelim, fikir üretelim, üzerine düşünelim, tartışalım ama bir yandan uygulandığını görmek istiyorum" dedim. Sonra bir uygulama projesinde yer almak istediğimi söyledim. Bünyamin Bey, Cem İlhan'la birlikte Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) yarışmasını kazanmıştı. Uygulama aşamasında projeyi birlikte yeniden ele alıp, bütün kabuğu değiştirdik. Bina uygulanana kadar da ısrarla o süreçte yer aldım. Hatta gönüllü kontrolluk bile yaptım. O yüzden TÇMB binası benim için önemli bir dönüm noktasıdır. Sonrasında ben artık projeyi alıp uygulama aşamasına kadar götüreyim dedim. Ama Türkiye'de mimarlık ortamı çok hızlı tüketmeye meyilli...
TÇMB Çimento Meslek Lisesi
Süreler çok kısa...
Süreler kısa ve gerçekten çok problemli süreçlerden geçiyorsun. Maliyet çok yönlendirici oluyor. Bir malzeme seçip onu 10.000'le çarpıyorsun. O yüzden o malzemenin 10 lira olmasıyla 50 lira olması arasında büyük farklar oluyor. Bu aşamada da bizden daha çok söz sahibi olan müteahhitler sadece bu veriler üzerinden üretim yapıyor. En yüksek fiyatlara satılan bölgelerde bile, iç mekan tasarımlarında kullandığımız nitelikli malzemeler kullanılamıyor. Çünkü totale vurduklarında kâr marjı düşüyor. İç mimarlığa yönelmemdeki sebeplerden biri de bu. Mimarlık yaparken ne kadar iyi bir tasarım yaparsan yap, uygulama sürecinde çok az söz sahibi olabiliyorsun. Bugün belki az sayıda büyük çaplı ofis bunu yapabiliyor.