"Türkiye'nin kara kutusuyuz"

04 Ekim 2013

Ofisinizin işleyişi hakkında da bilgi alabilir miyiz? Birçok başka pratikle ortak çalışmalar yürütüyorsunuz...

DA:
Türkiye'deki bütün mimarlık ofisleri... Biz aslında Türkiye'nin kara kutusuyuz. Bir gün kafam bozulursa anılarımı yazacağım ama onun için her şeyi tamamen bırakmam lazım. "From Bauhaus to Our House" gibi bir kitap olabilir yani (gülüyor)... Nerede ne bitiyor, kim ne yapıyor, her şeyi çok iyi biliriz. Hepsinin içindeyiz, o yüzden herkes de bize açıktır. Ama bu mutfak görüntüleri hep bizde kalmıştır. Güven üzerine kurulmuş ender ilişkilerdendir. Bütün mimar arkadaşlarımızla olan ilişkimiz de aynıdır. Bu da bize hemen hemen birçok güncel projenin içinde olma şansını sağlıyor. Her projede çalışmasak da en azından fikir sormak için buluşuluyor. Yani Türkiye'de ne olup bittiğini çok iyi bilen gruplardan biriyiz. Bu da bizi güncel tutuyor; değişen yatırımcı profillerini görmemizi, piyasayı anlamamızı ve çeşitlenmemizi sağlıyor. Hep aynı kulvardayız ama çok çeşitli işlerle uğraşma olanağımız oluyor. Kendimizi tekrar etmemeye çalışıyoruz böylelikle. Anlayacağımız mimar sayısı arttıkça anlayış katsayımız da artıyor.



Bu işbirlikleri çalışanlarınıza nasıl yansıyor? Onlar da bu kara kutuyu muhafaza ediyorlar mı?

DA:
Her bilgi de ofise çok net girmiyor. Herkes olması gerektiği kadarını biliyor. Bugüne kadar çok gizli projelerimizde bir bilgi sızması görmedim açıkçası.

Bu ilişkilerin çalışanlara şöyle yansımaları oluyor; bir, gelecekteki ofislerini seçme potansiyelleri artıyor. Dolayısıyla, "x mimarlık ofisine geçmek istiyorum" teklifiyle gelebiliyorlar. Bu da güzel bir şey, çünkü bu ilişkiler zaten böyle kurulur. İkincisi, herhalde Türkiye'de en fazla peyzaj mimarı bulunan ofis bizim ofistir. Peyzaj mimarlığı aslında çok darmadağın bir sektör; oturmuş ofis ortamı beşi ya da onu geçmez. Türkiye ölçeğine baktığınız zaman oldukça komik bir sayı. Bizde birçok peyzaj mimarı aynı zamanda yüksek lisansa da devam edebiliyor. Yani hem dış ilişkilerini kuruyorlar, hem de bu kadar farklı projeyi bir arada görme şansını yakalıyorlar. Türkiye'de hiç konuşulmamış detayları, çok özel konuları tartışma olanakları oluyor. Görgü, bilgi ve hatta piyasa değerleri artıyor. DS referansı özellikle peyzaj mimarları için çok önemli. Ama çok da ağır ve yorucu bir ortam bizim ortam. Onu da söylemem gerekir.

SA: Firmamızın felsefesinden, işleyişimizden ve kendi içimizdeki mini piramitten bahseden bir tanıtım broşürü hazırladık. Şimdiye kadar ofisten kimlerin gelip geçtiğine baktığımızda yaklaşık 300-400 kişiyi bulduğunu gördük.

DA: Burası okul olmayı sürdürdü. Işıl Ünal ve Cem Kozar [Pattu Mimarlık Araştırma Tasarım] ile güzel bir iletişim yakaladık. Ekonomik anlamda da birlikte çalışmayı sürdürme imkanımız oldu. Neredeyse bütün datamız Işıl'da (gülüyor). Kendisi aynı zamanda burada çalışıp evlenenlerden. İşin o yanı da çok matraktır. Aile kelimesi çok klişe olacak, akademik ve sosyal bir ortam oldu diyelim DS... Bunun bize de, çalışanlara da büyük katkısı olmuştur. Ama yeniden altını çizeceğim; bizim ofis çok ağır bir ofis. Sonuçta bizim ortamımızda çalışmaya devam eden herkes belli bir kültüre ulaşmış oluyor ya da kendi hülasası, kumaşı zaten tartışmayı gerektirmiyor. Ve biz de olabildiğince uzun birliktelikler sağlamaya gayret ediyoruz.

"Hiyerarşi meraklısı değiliz"

Bazı ofisler çekirdek kadroya çok önem veriyor mesela...

DA:
Biz onu pek sevmiyoruz. Çekirdek kadromuz yok diyebilirim. On senedir birlikte çalıştığımız çok tecrübeli arkadaşlarımız var çok hiyerarşi meraklısı değiliz. Tecrübeli-tecrübesiz konularını çok açmamaya çalışıyoruz. Sonuçta iş denilen bir şey var ve onun bir termini, bir presizyonu var. Uzun seneler direndiğim bir konu olmasına rağmen, çok tecrübeli arkadaşlarımız olunca, ister istemez ‘senior/junior' gibi bir ayrımımız oluştu. Dolayısıyla projeleri daha net konuşabileceğim, çok hızlı iletişim kurabileceğim arkadaşlar var. Pratik sebeplerden dolayı bu avantajı da kullanıyoruz. Ama bizde, "merdivenleri teker teker çıkacaksın" gibi bir durum yok. Kim kendini gösterirse her zaman her projenin içinde olabilir. Sırada kim varsa, hangi proje gelmişse o devam eder. İyi proje, kötü proje gibi bir ayrım yoktur. Herkes olabildiğince her projenin içine girer. Eğer zorlanıyorsa destek alır. Hep aynı rol üzerinde gitmez yani. Bazı arkadaşlar aynı rolü sürdürmeyi daha güvenli buluyorlar. O zaman onlara da karışmıyoruz. Ama o oran çok azdır.

SA: Kurulduğumuz dönemle ya da 2-4 çalışanın olduğu zamanla şimdiki çalışma ortamını karşılaştırdığımızda görevlendirme veya atama anlamında çok fark var. Bir ara 30 kişiye çıkmıştık ama şimdi 25'lerdeyiz. Daha organize olduğumuzu çok net söyleyebilirim. Çok daha iyi bir iş programıyla çok daha iyi bir süreç izleme durumu oluştu. Bu sayede de daha iyi sonuç aldığımız çok açık. Adına kurumsallaşma ya da her ne deniliyorsa… (gülüyor)


Deniz ve Sevim Aslan ile...
Tasarım ekibi ile...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :