Sulukulelilerin çığlıkları Türkiye sınırlarını aşarken, Sulukule Kentsel Dönüşüm Projesi'nin iptaline yönelik davalar da devam ediyor. İstanbul Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı Avukat Ömer Aykul, Sulukule Kentsel Dönüşüm Projesini'de düzenleyen 5366 sayılı "Sayılı Yıpranan Tarih ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun"un hem iç hukuka hem de Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunun altını çiziyor.
Aykul ile yasalarımızın tarif ettiği kentsel dönüşüm, 5366 sayılı kanun ve Sulukule'deki durum ile ilgili konuştuk.
"Yasalar ‘ketsel dönüşüm' tanımını yapmıyor"
Kentsel dönüşüm şehircilikte, köhnemiş alanların ekonomik, sosyal ve fiziksel anlamda kentle tekrar entegrasyonunu sağlanması için yapılan çalışma olarak tanımlanıyor. Peki hukuk kentsel dönüşümü nasıl tanımlıyor? Kentsel dönüşümün kriterlerini nasıl belirliyor?
Bizim yasalarımız kentsel dönüşümü tanımlamıyor! Fakat "kentsel dönüşüm" kavramı yeni olsa da "kentsel dönüşüm" oluşumu yeni olmadığından, biz anayasanın ışığında kentsel dönüşümün ne olduğunu anlayabilir, kentsel dönüşümü tanımlayabiliriz. Bunun için Anayasa'nın ilgili maddelerine bakalım.
Kısaltarak söylüyorum, 5. madde şöyle diyor: "Devletin temel amaç ve görevleri, kişilerin ve toplumların refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." Burada geçen "refah", "mutluluk" ve "huzur" kelimeleri çok önemli.
Anayasa'nın 12. maddesi kişilerin hak ve hürriyetleriyle ilgili "Herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir" der. 17. madde ise çok önemli bir şey söyler; "Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
Anayasa'nın yerleşme ve seyahat hürriyeti ile ilgili 23. maddesi ise şunları söyler : "Herkes yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak amacıyla kanunlarla sınırlanabilir."
Demek ki, yerleşme hürriyetine müdahale etmek için kanun ve sağlıklı ve düzenli kentleşme gerekçesi lazım.
Anayasa'nın 57. maddesindeki "konut hakkı"na bakalım: "Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini de destekler."
Bu madde de "şehir özellikleri" ve "çevre şartları" diyerek işin içine çevreyi ve planlamayı dahil ediyor ve böylece aradığımız tanımın sınırlar yavaş yavaş çizilmiş oluyor.
Bir de kentsel dönüşüm oluşumunun özü, afetler kadar eski olduğundan 1959'da yürürlüğe giren 7269 sayılı "Afetler Yasası"na bakmak gerek. Bu yasanın neredeyse tamamı, afetlerle ilgili kentsel düzenlemeleri içerir ve tipik bir tabii afet kökenli kentsel dönüşüm kanunudur.
Türkiye'nin 1960'lı yıllarda gecekondularla tanışmasından sonra 1966 yılında yine bir dönüşüm kanunu olan 775 sayılı Gecekondu Kanunu çıktı.
1984 yılında -Özal'ın bir hediyesi olarak- Tapu Tahsis Belgesi adı altına gecekondu sahiplerine tapu öncesi bir belge vermişti. Fakat belgenin sınırları olmadığı için herkes elinde bu kağıtla ortada kaldı. Aynı yıl yapılan 2981 sayılı yasa da aynı amacı güdüyordu. Yine 1984 yılında yapılan İmar Kanunu'nun, özellikle Yeni İmar Kanunu'nun 6. ve 19. maddeleri bir dönüşümün nasıl yapılacağını anlatıyor. Üstelik yine İmar Kanunu'nun 39. maddesi "Yıkılacak Derecedeki Yapılar" ve 40. maddesi de "Kamunun Selameti için Alınacak Tedbirler" adları altında tamamen bina parsel bazında müdahalenin hukukunu oluştuyor.
2004'teki Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve en önemlisi 2005'teki Belediye Kanunu'nun 73. maddesi net bir şekilde kentsel dönüşümü belediyelere görev olarak vermiştir, ama yine tanımını yapmamıştır.
Tanımı yok ama elimizde kentsel dönüşümle ilgili 2004 senesinde çıkarılmış olan "Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu" var. Ondan sonra da İstanbul'da sıkıntı yaratan, tartışmalara neden olan, kitlelerin genel mutsuzluğuna yol açan ve benim adına ve içeriğine karşı çıktığım 5366 sayılı "Sayılı Yıpranan Tarih ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun" var.