"Düzgün gördüğümüz işleri takdir edip, onları çoğaltmanın metodolojisini arıyor olmalıyız"

24 Temmuz 2019

PDG Mimarlar’ın şu sıralar gündeminde hangi projeler var? 

: Vakıf kültür merkezine ek olarak şu sıralar heyecanlandıran başka projelerimiz de var: Balıkesir Ticaret Merkezi... BTM projemizin inşaatına başlandı. Aslında onun da inanılmaz farklı dinamikleri var. Balıkesir’in tam merkezinde ticaret ve ofis fonksiyonu barındıran bir karma kullanım projesi... Balıkesir’in hafızasında da önemli yer edinmiş alanda. Arazinin yanında tarihi saat kulesi, kütüphane, tarihi bir minare ve şadırvan var. Eğim farkı da olan bir alan. Ara kotta Kütüphane ile Saat kulesi arasında bir sokak var. Tarihi evlerin olduğu bir sokak. İşte bu sokağı karşılayarak tasarımızın içine alarak alt kottaki meydana ulaştıracak yapı içerisinde bir sokak oluşturduk.

Ayrıca meydan ile üst sokağı bu ara sokakla kesiştirerek bağladık. Arka sokaktaki taş minareyi de yapımızın kütlesini kopartarak alt kottaki meydanla görsel ilişki kurmasını istedik. Sadece mekansal olarak değil görsel olarak da bu kesişimi sağladık. Böylece daha geçirgen bir çevresiyle geçişler veren bir yapı haline geldi. Yani kamusal, yarı kamusal, yarı özel ve özel alan denkleminin kesişim kümesini oluşturduk. Biraz önce de bahsettiğim ‘özel teşebbüs’ hikayesine de güzel bir örnek oldu inancındayım. Yalova’da bir projemiz bulunuyor. İzmir’de G Evi’nin inşaatı tamamlanmak üzere, diğer bir yandan Antalya’da Türk İslam Medeniyetleri Müzemiz’in inşaatı devam ediyor. 

Sizden farklı projelerinizin hikayesini dinliyoruz. Portfolyonuzda Balıkesir’den Van’a çok geniş bir coğrafyada, çok farklı tipolojilerde birçok proje göze çarpıyor. Yarışma ile gelen projeler var mı aralarında? Bir de ikna kabiliyetiniz çok yüksek, bu mimarlık tutkunuzdan mı yoksa iyi işverenlere denk gelecek kadar şanslı mısınız? 

: Bu bir hastalık (Gülüyor)... Sabırlı, işini iyi yapan ve seven bir mimarlık ofisiyiz. Şöyle garip bir referans durumu var aslında: ‘Aynı’ işveren ile kaç iş yapabiliyoruz? Eğer ilk işten sonra devam edebiliyorsanız, bu bir elin parmağını geçmeye başlıyorsa (tüm kavgalara rağmen) orada başarı ve karşılıklı anlaşma süreci olduğu inancındayım. Bu da size referans olma, sizden bahsetmeyi yanında getiriyor. Yoksa ailemde ne mimar var, ne de inşaat sektöründen kimse... Nasıl bir bebek yürüyebilmek için binlerce kere ayağa kalıp düşerek ama pes etmeyerek yürümeyi öğreniyorsa, mimarlıkta da başarıyı yakalamak için böyle bir çaba, emek ve çalışma gerek. Bundan önce çalıştığım mimarlık ofislerinden çok şey öğrendim bunun da altını çizmek gerek ama öğrendiklerimi kendimle harmanladım. Eğer ortada bir başarı varsa bu başarıyı biraz buna bağlıyorum ben. Ayrıca günümüzde artık tekil ‘mimar’ olgusundan söz etmek de pek mümkün değil. Artık ‘ekip’ çok daha önemli bir noktaya ulaştı. Bu konuda da çok şanslıyım. Mesela Ayhan Öçkaç ofimizdeki tüm projelerin başındadır. 10 yıldan fazladır beraber üretiyoruz. Hatta o benim için ‘abi’dir. Çoğu zaman bir proje üzerinde kritiklerimiz birbirimizden habersiz ‘aynı’ oluyor. Hatta toplantılarda birbirimizin cümlelerini tamamlayabiliyoruz. Bu da aslında yarı kurumsal yarı aile olmamızı gösteren en önemli örnek bence. 

Yarışma sonucunda hiç iş almadım açıkçası buna davetli yarışmalar da dahil (Hepsinde ikinci olduk). Evet, birçok yarışmada ödül kazandık belki ama yarışmayla proje almak için birincilik elde etmemiz gerek. Bizde olmayan tek ödül sıralaması (Gülüyor). Ama bahsettiğim gibi, yarışmaların mimarların sözlerini söylemeleri için gerekli olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde de yarışma süreçlerinin artarak katlanmasını diliyorum ama maalesef son günlerde artmak bir kenara, yarışmalar azaldı.

PDG Mimarlar’ın geleceğe dair çeşitli düşünceleriniz var mı, farklı bir lokasyonda ofis gibi mesela?

: Evet, var aslında. Avrupa’da da bir ofis düşünüyoruz. Ama bunun için öncelikle Amerika’daki ofisin istediğimiz noktaya gelmesi gerekiyor... Aslında bizim öncelikle, ülkemizde iyi mimarlık yapıyor olmamız lazım. Yurtdışında yaptığımız işleri biraz da ekonomik nedenlerle yapıyoruz. Maalesef ülkemizdeki proje bedelleri de buradaki mimarların ücretleri yeterli noktada değil. Çünkü işi size çoğu zaman bütçe üzerinden veriyorlar. Bu da demek oluyor ki, bizim yaptığımız işlere karşı tarafın saygı duyması gerek ya da ihtiyacımız olan bedeli karşı tarafa bir şekilde iletmemiz lazım. Bu da mimarların kendi içlerinde uzlaşmaları anlamına geliyor. Bu da hepimizin ortak sorunu... ‘Nasıl?’

Öte yandan iyi işleri herkes alkışlamalı. Çünkü gördüğümüz işlerin %99’u zaten olağan şüpheli. Yüzde 1’lik iyi işleri de -arada ben de dahil olmak üzere- belki de mesleki deformasyon nedeniyle hiç durmadan eleştirip duruyoruz. Düzgün gördüğümüz işleri takdir edip, onları çoğaltmanın metodolojisini arıyor olmalıyız. Bir ‘mimarın elinden’ çıkmış diyebildiğimiz yapı sayısı artarsa, biz de daha farklı bir noktaya ulaşabiliriz. Ama biz belli bir kalitede olan işleri taşa tutup diğer taraftaki kızılca kıyamete de gözümüzü kapatıyoruz sanki. 


Kurucu Ortaklardan Murat Şahin ile
Tasarım Ekibi ile...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :