"Taklit etmekten kaçınarak işin özüne odaklanırız"

24 Temmuz 2019

Peki burada kullanıcıların deneyimleri ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapabildiniz mi? 

: 4 yıl oldu, dışarıdaki bu kioksun başına herhangi bir şey gelmedi, orada yekpare bir cam var, bu camın kırılıp kırılmayacağını bile tasarım sürecinde konuşmuştuk, beklediğimiz gibi herhangi bir zarar görmedi. Eğer siz mekanı doğru analiz ederseniz, aydınlatmayı doğru yere koyarsanız, insanlar orada vakit geçirmeye başlar ve aklınızdaki kuşkular yersiz hale gelir... Malzeme seçimlerimiz de doğruydu. Yıpranma da olmadı. Şu anda bildiğim kadarıyla Atatürkçü Düşünce Derneği kullanıyor.

Geçenlerde, iki farklı yaya aksında gençlerin kaykay yaptığını gördüm. Bu aksların aralarına ağaçlara zarar vermemek için adım hesabı yaparak lineer boşluklar ve bütüncül yeşil öğeler koymuştuk. Şu anda yeşil sarmaşıklar ağaçları sarmış durumda. Diğer kısımda da, insanların geçiş yerlerinde sonradan oluşan “mimarın tasarladığı / aslında gerçekleşen patika yol” denen mizansen patika yolu orada görmedik. Aslında bizim orada öngörümüzün doğruluğunu da göstermiş oldu.

Aslında kamusal alan projelerinin bir deneysel tarafı da var. Bahsettiğiniz patika yollar gibi; eksik olan bir şey varsa kullanıcıların deneyimleri sonrasında ortaya çıkıyor.  Diğer yandan, yarışma projelerine de katılıyorsunuz. Örneğin, geçen sene ödül aldığınız TOKİ’nin “7 İklim 7 Bölge Hatay” projesi portfolyonuzdaki ilgi çeken projelerden biri. Nasıl bir konsept tasarladınız?

: Her yıl, 1 ya da 2 yarışma projesi yapmaya karar verdik. İşlerimiz yoğun da olsa mutlaka yarışmalara katılmaya çalışıyoruz. Her yarışmaya giren bir ofis değiliz ama yarışmaların mimarın beslenmesine, bilgi edinmesine ve ezberini bozmasına yardımcı olduğunu düşünüyorum. Hatay’a birçok kez gittiğim için “7 İklim 7 Bölge Hatay” yarışma projesi için de bu bölgeyi seçtik. Bu yarışma projesinin “içeride ve dışarıda” olma, kamusal alan hali ilgimizi çekti. Çıkmaz sokak ve abbara kavramı, teras, revak, merdiven kavramları üzerine düşünmeye başladık. Bunların hepsinin geçmişteki kullanımlarının, günümüz ihtiyaçlarına yanıt verebilecek şekilde nasıl bugüne entegre edilebileceği üzerine düşündük. Aslında taklit etmekten kaçınarak işin özüne odaklandık.

Örneğin, revak niye var? O merdivenler, teraslar ne işe yarıyor? Bunun sorgulamasını yaptık aramızda. Örneğin revak hava sıcak olduğu için iklimlendirme amacıyla kullanılmış. Bunları doğru bir şekilde bir tasarım girdisi olarak projeye entegre ettik. Sonuçta bir konut üreteceğiz, bir mahalle tasarlıyoruz. Mahallenin tüm donelerini bir kenara koyduktan sonra, bu işin asıl özneleri konut ve açık alanlar... Sokak, cadde, park geçişleri ve konutun bunlara nasıl entegre edildiği önemli. Biz orada konut tipolojisini baştan yazdık. Nedir bu kavram: x+1, x+2... Bu, ev oda sayısının bağımsız olarak bizim hayatımıza entegre edilmiş hali. Ama geçmişte bu böyle değildi. ‘Nasıldı ve modern yaşama nasıl uyarlarız?’ durumuna baktığımızda ulaştığımız nokta şuydu: 1+1 evi kullanan insanla 2+1’i kullanan insanların salonları farklı boyutta projelendiriliyor. Aslında bu da mimarın değil, yatırımcının isteği... Satış, kar, pazarlama girdisi. Ama yaşam aynı yaşam. 1+1’i kullanan yeni evlenen bir çiftin gelen ziyaretçi sayısı ile, 4+1 evde oturan, 2 çocuğu, bir bakıcısı olan ailenin gelen ziyaretçi sayısı arasında istatistiksel olarak çok da büyük bir fark yok. Hatta aynı mekanı kullanıyorlar. Mutfağı aynı kullanıyorlar, çünkü yeme içme fonksiyonu da aynı. ‘O zaman sıkıntı ne?’ dedik; yaşam alanlarının tekil bir metrekarede olması. Tüm ev tipolojilerinde mutfak ile salon dediğimiz tanımı sabitledik. Ne olursa olsun yaşam orada çünkü. Yatmaya gittiğiniz yerin büyüklüğü zaten stabil olarak değişebilen bir yer. Avlu, sofa gibi kavramları da bu evin büyüme ve küçülmesine göre projeye entegre ederek, yeni konut tipolojilerini oluşturduk. İşte bizim orada ödül almamızı sağlayan buydu. Bence yeni bir söz söylemiştik. Ve o söylediğimiz söz jüri tarafından değer gördü.

Ama biz bu ezber ’tipoloji’ sorgusunu sadece yarışmalarda yapmıyoruz. Biraz önce bahsettiğim o konut tipolojisilerindeki zorunlu çerçeve, eğer dert ederse mimar için acil çıkış kapıları oluşturabilir.  Örneğin, EPP Yalova Termal Kent projemiz... Sokaklarımız var ve bu sokakların hepsi taşıt ulaşımına kontrollü (ihtiyaç duyulduğu zamanlarda) izin veriyor. Yani araç ile karşılaşmıyorsunuz. Ayrıca her sokak yeşile ulaştırıyor sizi. Sokakta gördüğünüz konut tipleri ‘tek tip’ değil hatta göz aynı yapıyı çoğu zaman aynı perspektifte bile görmüyor. Bu da aslında sokak dokusunu beraberinde getiriyor. Tasarımcı ve uygulayacak için çok yorucu olan (hem proje çizim hem de imalat açısından) bu çeşitlilik, oraya ruhunu veren oluyor. Sokak dokusu daralıp genişleyen bir düzene sahip, tekdüze değil yani. Arada sizi meydanlara ulaştırıyor, arada ortak kullanım alanları oluşturuyor.

Bunun yanı sıra konut birimlerinde de ‘komşuluk’ ilişkisini güçlendiren ‘arkad’ ve ‘hayat’ kavramlarını günümüz yaşam tarzına göre modernize ederek ortak kullanım alanları oluşturduk. Böylece aynı katta bulunan (tasarımda tüm konut birimleri 3 katı geçmeyecek şekilde tasarlandı) konut birimlerinin alışageldik, bilindik x+1 denklemine göre şekillense bile bu ‘hayat’ların modernize edilmiş haliyle mevcut konut tipolojisinde ezber bozan bir anlayışa sahip olduğunu düşünüyorum. Şu anda inşaat halinde. Tasarım beden bulduğunda, kullanıcıları ‘orada’ yaşama başladığında kısa sürede artık o ‘komşu’luk ilişkisinin yansımasını göreceğimize inanıyorum.


Kurucu Ortaklardan Murat Şahin ile
Tasarım Ekibi ile...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :