Türkiye'deki yapılan pek çok endüstri yapısını projelendiren Yük. Müh. Mimar Doğan Tekeli , "Endüstri Yapılarında Mimarlık"'ı, Arredamento Mimarlık'ın 2001 yılı Şubat sayısında şöyle anlatmış:
Endüstri yapıları çoğunluk tarafından konut, ticaret, eğitim, kültür, spor yapıları gibi mimarlığın alışılmış uğraş alanlarının dışında sayılır. Sadece makineleri barındıran yapılar olarak algılanırlar. Gerçekten de işlevleri nedeni ile kentlerin dışında organize bölgelerde ya da kırsal alanlarda yerleşen endüstri yapıları, başka yapı türleri gibi kent merkezlerini süsleyip zenginleştirmezler.
Belki de bu nedenle ülkemizde kamuoyunun mimarlık eserlerine karşı zaten zayıf olan ilgisi, endüstri yapıları söz konusu olunca adete yok olur. Le Corbusier bile, yapıları mühendislik-mimarlık bakımından sıraladığı ünlü diyagramında, endüstri yapılarını mimarlığın rolünün en az olduğu yapı türü olarak sıralamıştı.
Ancak aradan geçen zaman Le Corbusier'yi pek de doğrulamadı. Son kırk yılda bu yapılar mimarlık sanatının tasarım süreci heyecan veren, buluşlara yol açan önemli bir uğraş alanı oldu.
Erken endüstri tesislmeri muhtaç oldukları güç kaynağıyla ilişkili olarak akarsı kıyılarında konumlanır.
Old Slater Mill, Pawtucket, Rhode Island, ABD
Mimar: Samuel Slater (1793)
Kaynak: Arredamento Mimarlık (Şubat 2001)
1960'lı yıllardan başlayarak, Türkiye'de ekonomik gelişme süreci içinde pek çok endüstri yapısı yapıldı. Büromuzun da bir bölümünün yapımında görev aldığı bu endüstri yapıları arasında başarılı sayılanlar, Türk mimarlığını inceleyen yerli ve yabancı yayınlarda yer alanlar oldu. Dünyada ise yaratıcı mimarların eline geçtiğinde ufkumuzu genişleten buluşlar, yeni yorumlar içeren birçok endüstri yapısı inşa edildi.
Bu yapılar yeni otomasyon yöntemleri nedeniyle sayıları azalsa da içinde insan barındıran yapılar olarak mimarlık sanatı açısından başka tür çalışma yapılarından pek de farklı sayılmamalıdırlar. Endüstri yapılarının arazi kullanma, çevre ilişkileri kitle düzeni, yapı plastiği, strüktürel sistem, tesisat sistemlerinin yapı ile bütünleştirilmeleri, cephelerin doluluk boşluk oranları, malzeme renk ve doku seçimi gibi sorunları ancak mimarlık bilgisi ve sanatı ile çözümlenebilir.
Tüm yapı türlerinde olduğu gibi, endüstri yapılarında da mimarlığın gücü, bu yapıları değerli mimarlık ürünlerine dönüştürür. Mimarın endüstri yapılarına katkısı henüz yeterince algılanamasa da galiba artık ülkemizde bile mimarsız endüstri yapısı pek akla gelmemektedir.
Endüstri yapıları bence iki farklı tip oluştururlar. Birincisi benzer bir çok makinenin bir arada yerleştirildiği, büyükçe kolon açıklıkları olan "halle" tipi yapılar ikincisi de enerji santralleri, kimya fabrikaları gibi katlı ve üretim sürecinin gerektirdiği biçime daha sıkı bağlı yapılar. Ancak mimarlık sanatının katkısı ve tasarım yöntemi açısından önemli bir farkları olmadığı da söylenebilir.
Modern mimarlık tarihinin kült yapılarından biri.
Turbinenhalle, Berlin, Almanya
Mimar: Peter Behrens (1909)
Kaynak: Arredamento Mimarlık (Şubat 2001)
Her iki tür endüstri yapısında tasarım, üretim sürecinin amaçlanan kapasiteye göre planlanması. Bu süreç ve kapasitenin gerektirdiği mekan ihtiyacının belirlenmesi ile başlar. Mimarın hammadde girişinden ürünün tamamlanıp hammadde sevkine kadar olan bu süreci iyi irdelemesi, öğrenmesi, proses mühendisleri tarafından saptanan mekan gereksinmesi ve malzeme akışına, mimari tasarım becerisinin yardımı ile birçok iyileştirici katkıda bulunmasını sağlar.
1960'ların ünlü mimarı Richard Neutra mimarisini biyolojiye olan ilgisiyle açıklıyor, mimarların biyoloji bilgileri oranında başarılı olacaklarını, örneğin hayvanat bahçesi tasarlayacak olanların, o bahçede yaşayacak olan hayvanları tanıdıkları kadar başarı kazanacaklarını söylüyordu.
Endüstri yapıları için de aynı düşünceyi öne sürerek, proses iyi kavrandıkça tasarımın dolayısıyla yapının amacına ulaşmasının kolaylaşacağı söylenebilir. Endüstri yapılarının başka yapı türlerinden belki farklı bir yanının bu yapılarla ilgili yatırımlarda karlılığın daha ön planda olması, bu nedenle de olabildiğince hızlı, olabildiğince ekonomik inşa edilmelerinin beklenmesidir. Bu bağlamda endüstri yapılarında yapı sistemine karar verilmesi, malzeme seçimi önem kazanıyor. Özellikle halle tipi yapılarda öngörülen açıklıkların hangi malzeme ve sistemle en ekonomik, en hızlı inşa edilebileceğine karar verebilmek için günün malzeme ve teknolojisi ile akla gelen tüm sistemleri tasarlamak, maliyetlerini hesaplayarak en uygun çözümü bulmak gerekiyor. İşte, yeniliklere, buluşlara açık olan, heyecan veren bu çözüm arayışıdır. Eğer amaçlanırsa yapıya kimliğini verecek olan mimari de bu çözümde bulunabilir.
Şapka Fabrikası, Luckenwalde, Almanya, Mimar:Erich Mendelsohn (1921-1923)
Kaynak: arredamento Mimarlık (Şubat 2001)
1963 yılından başlayarak tasarladığımız, gerçekleştirdiğimiz yirmi kadar endüstri yapısında tasarım yöntemimiz önce işlevi kavramak, işleve uygun bir senaryo kurgulamak ve sonra onu yapıya dönüştürmek biçiminde oldu. Bu yöntem sayesinde endüstri yapılarımızdan bir çoğunda proses akışı ve mekan kullanımı açısından, yararlı katkılarımız olmuştur. Strüktürel sistem tasarımlarımızda da deneyimlerimiz arttıkça üretimin gereksinmelerine daha iyi cevap veren, daha ekonomik ve sıradan olmayan çözümler önerdiğimiz söylenebilir.
Endüstri yapılarımızda tasarım amaçlarımızdan birisi esneklik, bir başkası da statik ve tesisatın olabildiğince mimari ile bütünleştirilmesi olmuştur. Üretim yöntemlerinde malzeme ve servislerin dağıtımında esneklik ve makinelerin gereğinde yer değiştirebilmelerine olanak sağlanmalıdır. Bir ucu açık plan şemalarının bu bakımdan yararlı olacağı söylenebilir.
Tesisatın, statik ile birlikte mimari ile bütünleştirilmesi, ana dağıtım şebekelerinin ekleme ve çıkartmalara olanak sağlayacak şekilde tasarlanmaları da önem kazanmaktadır. Böyle bir bütünleşme çabası sonunda elde edilecek çözüm kimi zaman o yapıya özel bir kimlik verecek mimariyi ortaya çıkarabilir.
Halle tipi endüstri yapıları genel olarak dışa kapalı kutular oluştururlar. Saatlerce böyle bir yapının içinde çalışmak zorunda olan insan, dış dünya ile ilişkisini tamamen yitirir. Böyle yapılarda olanak bulunduğunda, merkezi noktalarda birkaç küçük avlu doğanın, yeşilin algılanmasını sağlar, çalışma ortamını büyük ölçüde insancıllaştırır.