NOTLAR:
1. Çevre ve Orman Bakanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı'nın Yasa Tasarısı'na ilişkin olarak hazırladığı 16.02.006 tarihli yazıdan alınmıştır.
2. Bu "her yeri yapılaştırarak ve özel girişimci eliyle kullanmak" genel yaklaşımı, Turizm Teşvik Yasası'nda 2003 yılında yapılan köklü değişikliklerde izlenmektedir. Değişikliklerle getirilen "Kültür ve Turizm Koruma ve Geliştirme Bölgeleri" tanımı ile planlama ve kullanım esasları Kıyı Yasa Tasarısı ile ilkesel benzerlik içindedir.
3. Bu yorum için Sayın Ruksan Peköz'ün ayrıntılı çalışmasından yararlanılmıştır.
4. Bu noktada bir karşılaştırma yapmakta yarar vardır. Turizm Teşvik Yasası'na 2003 yılında 4957 sayılı Yasa'yla yapılan değişiklikle "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" tanımı getirilmiştir. Yasada "Tarihî ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı ve/veya turizm potansiyelinin yüksek olduğu yöreleri korumak, kullanmak, sektörel kalkınmayı ve planlı gelişimi sağlamak amacıyla değerlendirmek üzere sınırları Bakanlığın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararıyla tespit ve ilan edilen bölgeler" olarak getirilen bu yeni alan tanımı, yatırımcı eliyle kullandırılacak alanların giderek büyüdüğünü, özel bir planlama ve örgütlenme modeline yönelindiğini açıkça göstermektedir. Ancak, Turizm Teşvik Yasası'nda her ölçekteki planın Bakanlık tarafından yapılması ya da yaptırılması öngörülmüşken (Madde 8), Kıyı Yasa Tasarısı daha da gelişmiş (!) bir model ile bu olguyu yatırımcıya bırakmıştır.
5. Bu bölüm Mekânsal Gelişim Derneği tarafından "Kıyı Alanlarında Hukukilik ve Sürdürülebilirlik Arayışı" konusunda düzenlenen panele Mimarlar Odası adına katılan Emre Madran tarafından yapılan sunuştan alınmıştır.
6. Bu yorum için Sayın Ruksan Peköz'ün ayrıntılı çalışmasından yararlanılmıştır.
7. Mülk sahipleri için öngörülen bu yaklaşım bir başka boyutu ile 5366 sayılı "Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun"da da yer almıştır. Bilindiği gibi bu yasa kent ve kasabalarımızda yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş sit alanlarında, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulmasını, tarihî ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasını öngörmüştür. Yasa sürece ilişkin tüm yetkileri belediyelere vermektedir. Yenileme alanında üzerinde yapı bulunan parsellerde yapısı aynen korunacak nitelikte olan yapıların malikleri, projenin bütünlüğünü bozmamak, belediyece kabul edilen projeye bağlı kalmak, il özel idaresi ve belediyenin belirleyeceği amaçta kullanılmak, yapısı ile ilgili uygulamaya belediyenin projesi ile eş zamanlı başlamak ve tamamlamak koşulları ile yapılarının sahipliliğini sürdürebileceklerdir. Aksi takdirde taşınmazları kamulaştırılacaktır. Görüldüğü gibi bu yasanın yaklaşımı da "Ya dediğimi yap ya da git" üzerine kurgulanmakta, çeşitli nedenlere bağlı olarak belediyenin öngördüğü onarım ve yeni kullanım eylemine katılmayanları ya da katılmak istemeyenleri, yapısından ve çevresinden (olasılıkla yeni hak ve rantlar yaratmak için) kopartmaktadır.