İstanbul Teknik Üniversitesi'nden 2003 yılında mezun oldum. 2006'da yüksek lisansımı bitirdim, halen de doktora aşamasındayım. Hem annem hem babam mimar olduğu için kendimi bildim bileli içinde bulunduğum bir ortam bu. Aslında annem mimarlık okumama oldukça karşıydı. Okuması da çalışma hayatı da daha rahat olan bir meslek seçmem taraftarıydı. Sabahlamaya başladığımda da "bak ben demiştim" deyip durdu. Babamsa mimarlık okuma fikrimi desteklerdi. Mimarlık okumaya son anda karar verdim. Ne kadar doğru bir fikirdi bilmiyorum ama "sadece mimarlık yapabilirim" dedim kendi kendime. Tabi akademik hayatla uygulama ortamı birbirinden oldukça farklı, ama insan ikisinde de sevilecek yanlar buluyor.
2003 yılında lisans eğitimim bittikten sonra, iki sene kadar annem Gülderen Silivrili'nin ofisinde çalıştım. İstinye Park projesi başladığında ise orada yardımcı bir ofis kurulması söz konusu oldu. O sırada babam arayıp, onunla birlikte çalışmamı teklif etti. Böylelikle Ömerler Mimarlık'ta çalışmaya başladım ve halen de çalışmaya devam ediyorum. Genellikle Ak-Asya şantiyesindeki ofiste bulunuyorum. Bunlar çok büyük inşaatlar olduğu için proje bazlı bir ofise ihtiyaç oluyor. İstinye Park projesindeki ofisimiz 2,5-3 sene açık kaldı. Bu projenin tamamlanmasından 2,5 ay kadar sonra ise Ak-Asya'daki proje ofisimiz açıldı. Babam Ömer Somer, amcam Haluk Somer, Erdinç Şahin, Vildan Hacılar, Murat Başımoğlu, Burcu Güler ve ben şantiye süresince Ak-Asya ofisinde çalışıyoruz.
Ömerler Mimarlık'ta işler çok demokratik bir şekilde yürür. İnsanın güler yüzle geldiği ve kafasının rahat çalıştığı bir ofis diyebilirim. Keza şantiye ortamındaki ofisimizde de keyifle çalışıyoruz. Bazen işler çok yoğun oluyor ama gerektiğinde herkes özverili bir şekilde geç saatlere kadar çalışıyor ve bundan rahatsızlık duymuyor.