"Mimarlık belli yöresel özellikler taşımalı"

03 Ocak 2014

Evrenol Architects (Mimarlar Workshop) tasarım felsefesinden bahsederken, projenin sosyal, psikolojik boyutlarına da önem verdiğinizi belirtiyor, kentin sosyokültürel yapısına uygun binalar yapılması gerektiğini vurguluyorsunuz.

Aslında bir bina veya binalar kompleksi tasarladığım zaman "Aaa bak, Evrenol'un projesi" denmesini bile doğru bulmuyorum. Yöresel olarak belli bazı özellikler taşıyor olması gerektiğine inanıyorum. Hem iklim koşulları hem insanların o güne kadar taşımış oldukları kültür birikimini hiç olmazsa belli ölçekte anlatıyor, tanımlıyor olmalı. Eğer ölçek büyükse, yüz binlerce metrekareyi konuşuyorsak, kentin kendiliğinden oluşmuş parçası gibi görünen, birbirini tekrar eden, tepeden kırkılmış gibi çok muntazam siluetler veren masif binalar şeklinde olmamalı. Topografyayla uyumlu ve belli bir organik silueti barındıran bir sistem olmalı. Projelerimizde bunu severek ve isteyerek seçiyoruz. Ankara'da 450 bin metrekarelik bir projemiz var, 28 ayrı çeşit bina yapmışız. Planlar birbirine benzese de cephelerde farklar yapmak istiyoruz. Yani bakıldığında birbirini tekrar eden binalar olmalı. Tabi bu inşaata da, yatırımcıya da bazı zorluklar getiriyor.



Az önce Abdullah Bey de söyledi, yatırımcıların "siz düz bina yapamaz mısınız" diye serzenişte bulunduğunu…

İnsan 90 dereceli bir varlık değildir, dünya 90 derecelerin üstünde durmaz. Şöyle kalkın yürüyün, elinizi kolunuzu açın, hareket edin, 90 dereceli hiçbir çizgi çizemezsiniz. İnsan organik bir varlık ve çevremizin de organik yapılmış olmasını çok isterdim. Fakat bunlar yapım teknikleri bakımından zorlayıcı şeyler olduğu için bir kenara koyuyoruz. Aslında hakikaten gönlümden geçen, tıpkı doğadaki gibi organik çizgileri olan projeler. Dünyada böyle yerler var tabi ama nüfus çoğalıp, teknik ve maliyet işin içine girince mecburen bunları bir kenara bırakıyoruz.

Malzeme teknolojisindeki gelişmeler mimara form açısından daha çok özgürlük tanıyor ama...

Evet ama her şey ekonomiye bağlı. Mimarlığın birinci şartı teknik, estetik, sosyoloji, psikoloji falan değil, kapital. Bunu geç bir yaşta da olsa anladım. Mimarlık, kapital varsa var. Kendinize ev yapacağınız zaman da paranız olacak ki iki malzeme satın alıp üst üste koyabilesiniz.

Mimar olarak çok adetli proje üretmeye başlayınca, yatırımcının işe hangi gözle yaklaştığını anlıyorsunuz. Mesela yeşil binaya yaklaşım bence çok önemli. Gelecekte bu dünyaya bırakabileceğimiz en doğru miras bu olacak. Fakat öncelikle kullanıcıyı buna ikna etmeliyiz. 250 bin liralık mal mı alıyorsun, 50 bin lira daha öde, sana yeşil ev vereceğim dediğinizde, emin olun kullanıcılar bu parayı vermek istemiyor. Zaten dairesini büyük fedakarlıklarla satın alıyor. Bu farkı vermek istemiyor. O zaman da yatırımcı bu farkı hak eden projeleri yapamıyor çünkü satın alacak kimse yok. Tek çare, kamu desteği. Vergiler mi azaltılacak, ne çeşit bir tedbir alınacaksa… Belediye başkanı en son GYODER Zirvesi'nde yaptığı konuşmada beni çok mutlu eden bir haberi verdi. Bundan sonra bu yaklaşımdaki projeleri destekleyeceklerini söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın da böyle bir girişimi var. Bunu gerçekten heyecanla bekliyorum. Böyle bir konu güncele taşındığında müthiş bir etkisi olacak ve biz bu doğru yolda adımlar atmaya başlayacağız. Ondan sonra insanlar zamanla böyle bir binayı kullanmanın avantajını anlayacaklar ama yine de para makası hep bunun önünde olacak. Umarım bu devlet desteği bir sonuç verir, biz de bu şekilde binalar yapabiliriz.


Mehpare Evrenol ile...
Ortaklar ile...
Tasarım Ekibi ile...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :