Ofis olarak gelecek hedeflerinizi de öğrenebilir miyiz?
OÖ: İç mekân yenileme projelerinden çok keyif alıyoruz. Kısa vadede keyifle tasarladığımız bu yapıların hayata geçmeye başladığını görmeyi umuyoruz. Çünkü genç ofislerin eksiği genelde uygulanmış projelerinin azlığı oluyor. Henüz 10 yılımızı doldurmadığımız için biz de genç sayılırız. Bu nedenle şu an için hedefimizin bizi motive edecek birkaç yapının ayağa kalkması olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu süreçlerin tamamlanmasında en küçük özne maalesef mimarlar. Finansal durum, yatırımcı, kamu kurumları operasyonun daha etkili parçaları. Bunun dışında şu anda Türkiye’deki pek çok ofiste olduğu gibi, bizim de operasyonumuzu yurtdışına genişletme girişimlerimiz var. Tasarım fikirlerimizi, farklı kültürleri tanıyarak daha özgür koşullarda üretebileceğimiz bölgelerde geliştirmek istiyoruz. Özellikle konut projelerinde Türkiye’de tasarım alanının kısıtlı olduğunu söyleyebilirim. Farklı bir bakış açısıyla ele aldığımız iki konut projesi işveren tarafından reddedildikten sonra biraz hayal kırıklığına uğramıştık tabii.
HB: Eğitim ve kültür yapıları konusunda uzmanlaşmak istiyoruz. Tabii bu rüzgâr o yönde estiği sürece mümkün. Çünkü Türkiye’de çok az mimar belli bir alanda uzmanlaşma şansı yakalıyor. Uzmanlık alanı ne olursa olsun, farklı alanlardan gelen işleri reddetme şansı olmuyor. Bu nedenle uzmanlık gerektiren alanlarda yetkin olmayan kişilerin yaptığı ve iyi sonuç vermeyen yapılarla, mekânsal örgütlenmelerle karşılaşıyoruz.
Akademik hayata devam etmenizin eğitim yapılarında uzmanlaşma isteğinize etkisi olduğunu söyleyebilir miyiz?
HB: Tabii, üçümüz de ODTÜ mezunuyuz. ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nin mimari, mekânsal ve kültürel değerleri bizi hep çok etkiledi. Lisans, yüksek lisans ve doktora süreçleri nedeniyle uzun süren öğrencilik dönemimizde hep bu mekânların içerisindeydik. Bu nedenle hemen her gün deneyimlediğimiz eğitim mekânları, günlük hayatımızın çok büyük bir parçası oldu. Bu konuya ilgi duymamız ve dert edinmemiz çok şaşırtıcı olmasa gerek.