“Planlama uzlaşma üzerine kuruluyken, aynı kavram mimarlık için ölümcül olabiliyor”

05 Mayıs 2011

Yalın Mimarlık ve Rota Proje'nin aynı çatı altında faaliyet gösteriyor olması, ortaklığınıza nasıl yansıyor?


 
ÖSB:
Burada esas konu, iki kurumsal yapının iş alanlarının kesinlikle birbiriyle çakışmıyor olması. Biri sadece planlama işiyle ilgileniyor, kentsel tasarım ya da mimarlıkla ilgili işler söz konusu olduğunda ise bu işleri Yalın Mimarlık bünyesinde çözüyoruz.

OB: Bu anlamda bir çıkar çatışması yaşamıyoruz (gülüyorlar), çoğu zaman işbirliği yapılıyor.
 
Çalışanlar açısından da büyük avantaj, mimarlar planlamanın nasıl işlediğini öğreniyor, plancılar da mimari tasarım sürecine ilişkin fikir ediniyor.

OB: Kesinlikle öyle. Arkadaşlarımızın hepsi yeri geldiğinde diğer meslek alanına ait olduğu düşünülecek konulara da kafa yoruyor. Hepimiz için karşılıklı etkileşim ve bir sürekli öğrenme hali var.

ÖSB: Şehir plancıları mimarlara göre oldukça farklı düşünüyorlar. Sürekli iletişim halinde olduğumuz diğer disiplinler de çok farklı düşünceler geliştiriyorlar. Zaten öyle de olması gerekiyor.

Her birimiz kendi eğitim programımız esnasında o yönde programlanıyoruz aslında…
 
OB:
İnsanlar neye hakimlerse, hangi konuda kendilerini daha yetkin hissediyorlarsa çevrelerini o pencereden algılamaya alışıktırlar. Aynı çalışma ile ilgili ön etütler yaparken, en çok dikkatimi çeken şu oluyor:

Biz alışageldiğimiz üzere projelendireceğimiz alanın kentle ilişkisini birincil öncelikte tutuyoruz. Yapılar her halükarda o alanın içerisine oturur diye düşünüyoruz. Mimar arkadaşlarımızın bakışı ise çok farklı, parlak bir fikir bulduğunu düşündüğü anda bütün çevre ilişkilerini o yapıya göre yönlendirmek istiyor. Sonuçta bir şekilde uzlaşıyoruz ve proje, her iki bakış açısıyla yoğrularak olgunlaşıyor. Bunun da büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.

ÖSB: Plancıların önüne sürekli aynı şeyi sürüyoruz, onlar da bize "bu olmaz" diyorlar. Bu paslaşma sürekli tekrarlanıyor (gülüyor).

OB: Ama bu çok keyifli bir süreç. Aynı meslek alanından olsanız,  karşılıklı etkileşimler zaman içinde sizi bir tür uzlaşmaya götürebilir. Selçuk hep şunun altını çizer; "mimarlıkta uzlaşma her zaman iyi bir şey değildir". Projenin keskin ve çarpıcı hatlarını uzlaşma adına törpülemek, kimi zaman onu zayıflatan bir unsur haline gelebilir. Oysa işin mimari yönü ile şehircilik yönünü aynı potada eritmeye çalışmak, böylesi bir yıpranmaya yol açmıyor. Bir şekilde iki yönlü de işleyebilecek bir düzenek oluşturuyorsunuz ve projelerinizi onun üzerinden geliştiriyorsunuz.

ÖSB: Okan da şunun üzerinde çok durur; şehir planlama tamamen uzlaşma üzerine kurgulanmış bir disiplindir. Ben bunu, her şeyin hakkaniyetli bir şekilde tayin edilmesi, bölünmesi olarak algılıyorum.

Bu çok ilginç bir durum çünkü aynı kavram mimarlık için ölümcül olabiliyor. Yakın zamana kadar - ki halen de öyle - farklı mimarlık grupları ve mimarlarla işbirliği içerisinde çalıştık.

Şu anda Denge Mimarlık'la yollarımız ayrılmış olsa da Didem (Durakbaşa) ile devam eden projelerimiz var ve birlikte iş yapıyoruz.

Yakın zamana kadar bu ofiste, hep birlikte hareket ediyorduk: Didem, ben, Rahmi Uysalkan, Okan, ekipteki diğer mimarlar ve plancılar... Daha farklı bir ortamdı. Çünkü tek başına iş yapmak gerçekten beceremediğim bir şey.

Becerememekten ziyade, disiplinleler arası çalışma ihtiyacı denilebilir.

ÖSB: Disiplinler arası ve disiplin içi aslında. Kendi başımıza ürettiğimiz şeylerin bazen çok tekdüze ve histerik sonuçlar getirebileceğini düşünüyorum. Onu birlikte geliştirebileceğiniz birilerine ihtiyacınız var. Bu kişi bir şehir plancısı da olabilir, peyzaj mimarı da, grafiker de, hatta bazen anneanneniz de.

 


Ö. Selçuk Baz ve Okan Bal ile disiplinlerarası saadet üzerine
Yalın Mimarlık Ekibi
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :