Son 20 yılda…

04 Şubat 2010

Kaynak: İstanbul dergisi
İstanbul'un ulaşım hedefi nedir?

Son yapılan ulaşım planı çerçevesinde yayınlanan raporlarda; kentin gelecekteki ulaşım sistemi için araçların değil insanların en ekonomik, hızlı ve güvenli bir biçimde ulaşımına öncelik verilecek şekilde planlanmıştır der ve bu amaçla, toplu taşıma sistemlerinin geliştirilmesi ve kullanımının özendirilmesi ilkesi benimsendiğini vurgular… Ama tanımlanan hedefe ulaşmak için kurulan altyapı; çelişki yaratmaktadır. Yolların genişletilmesi, katlı kavşakların yapılması, kapasitesi tanımlanamayan toplu taşıma sistemleri... İstanbul için belirlenen ulaşım hedefi sadece bir yerden bir yere gitmeyi sağlamak mı acaba?

Düşünün, İstanbul'da sadece köprüyü kullanan yolculukların oranı,  kentteki bütün toplu taşım sistemlerinde taşınan yolcu sayısının sadece yüzde 11'i…Bu ne demek diğer; tüm yolculuklar iki yakanın kendi içinde yaratılan ve çözüm bekleyen yolculuklar, buna rağmen… tolutaşım yerine hala üçüncü köprü tartışmaları, boğaz dan sadece otomobil geçişini sağlamak amacıyla tüp tünel geçişi hem de tarihi yarımadanın tam kalbine olduğu söylentisi…

Peki, 1992 yılında İstanbul dergisi yaptığı ulaşım dosyasında çözüm olarak "planlama", "koordinasyon" ve "toplu taşıma"yı önermiş. Bu konularda neler yapıldı?

Tabi ki planlama gerekiyor ama hala veriler şeffaf değil gelecek senaryoları stratejileri varsa bile bir yerlerde gizli, varsayımlar söylentilere dayanan günübirlik projeler… Ama diğer yandan mühendislik ve planlama çalışmaları sürdürülüyor hatta deneyimli Japon firmalar yönetiyor. Ulaşım ana planı güncelleniyor, ama şu anda ne bu plana dair kararları takip edebiliyoruz ne de verilerine ulaşabiliyoruz. Zaten plan doğrultusunda yapılan uygulamalar da yok, varsa bile bilmiyoruz,

Koordinasyon?

Sistemin kendi içindeki bilet koordinasyonu çok başarılı. Bilişim teknolojileri çok iyi, trafik kameraları, görüntüler, bilgisayar ortamı, alt yapı çok güçlü. Fakat halkın sorularına basmakalıp cevaplar veriliyor...

Bu noktada özelleştirmeyi de atlamamak gerek, kurumların arasında iletişim sağlıklı olmalı. İETT, İDO, DENTUR; TURYOL ve İSPARK arasında koordinasyon ve bilgilendirme süreçleri çok yetersiz. Örneğin Üsküdar'dan Haliç'in iç taraflarına giden vapurların olduğunu kentli kendi keşfediyor, oysa bu bilgilendirmeyi belediyenin medya ile ortaklaşa geliştirmesi gerek.
 
Peki, yerel yönetimler bu görevlerinin farkında değiller mi yoksa bu sorunları teknik bir bakış açısıyla çözmeye çalışıyorlar?

Evet, yerel yönetimler trafik sorunlarına sosyal faktörleri hiç göz önüne almadan fiziksel, mühendislik çözümleriyle sonuç arıyorlar. Bu sosyal faktörler hem kurumsal kültür ile ilgili hem de trafik kültürü ile ilgili. Yerel yönetimlerin, proje ofisleriyle, ihale yasası kapsamında oluşturdukları karayolu ağırlıklı tip proje yaklaşımları kentlere daha çok zarar vermekte. Ulaşımın çok boyutlu olduğunu fark etmek ve kentsel ulaşım ana planları kapsamında toplutaşım güzergahlarının belirlenmensin yanı sıra yaya ve bisiklet planlarının talep edilmesinin vurgulanması gerekmektedir.

Toplu taşıma peki?

Burada çok önemli bir nokta var; toplu taşım özel otomobilin alternatifi değil bütünleştiricisi olmalı. Toplutaşım sisteminin içindeki türler rekabet içinde değil destekleyici olmalı. Kısıtlı ekonomik kaynaklar nedeniyle, toplu taşıma yapılan yatırımların toplumsal faydayı gözeten, biçimde yapılması çok önemlidir.

Ve son söz?

Son söz, kent sokakları yaşayanların aynasıdır.


Kevser Üstündağ ile...
Haluk Gerçek ile...
Eda Beyazıt ile...
İstanbul'a tarihsel bir bakış
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :