"Noktasal çözümün yanlış olduğunun kabullenilmesi bile on yılı aldı"

04 Şubat 2010


Ulaşım ve trafik arasındaki ilişkiye tanımlayarak başlayalım isterseniz...

İnsanın bir yerden başka bir yere erişebilmesi için yaptığı eyleme "ulaşım eylemi",  ulaşım eylemini yaptığımız araçlara ve bu araçların yarattığı durumlara da "trafik" diyoruz.

Siz ulaşım üzerine çalışan bir plancı olarak, Türkiye'de genellikle teknik bir meseleymiş gibi algılanan ulaşım planlamasına hangi noktadan bakıyorsunuz?

Ben insanı merkez alan bir ulaşım planlamasından yanayım. Ulaşımı, sosyal fayda üzerinden değerlendiriyorum. Doktora çalışmam da zaten "İnsan Merkezli Bütünleşik Ulaşım Planlaması" üzerine idi.

1950'lerden sonra araç kullanımının artmasıyla beraber ulaşım planlaması konusunda nasıl bir süreçten söz edebiliriz?

1950'li yıllarda İstanbul'da araç kullanımının artmasına paralel olarak dönemin tercihleri trafiği rahatlatmak için tarihi dokuyu tahrip ederek 30-50 metre genişliğinde yeni yollar açıyor.

1960'lı yıllarda sıkışan kavşakların yarattığı problem çözüldüğü takdirde kentteki trafik probleminin yok edileceği düşünülüyor. Dolayısıyla 1960'lar noktasal çözümlerle trafik probleminin yok edilmeye çalışılmasıyla geçiyor. Noktasal çözümün yanılgı olduğunun kabul edilmesi bile on yılı alıyor.

1970'lerdeki petrol kriziyle birlikte başlayan ekonomik kriz döneminde ise kentiçi ulaşımda toplu taşım keşfediliyor. Bireysel oto kullanımının pahalı olması nedeniyle toplutaşım türlerine kaydırılan yolculuklar için koridor hesapları yapılıyor. Kentin gelişme alanları, arazi kullanım kararları ile ulaşım planları, eş zamanlı olarak yapılmadığı için trafik sıkışıklığı yine artarak devam ediyor. Bu yıllarda uydu kentler, banliyöleşme başladığı için yolculuk mesafelerinin de arttığı yıllar. Dolayısıyla görülüyor ki; kentin noktaları değil, kenti bağlayan koridorların çözülmesi gerekiyor. Bu yüzden ulaşımın sağlandığı koridorlar genişletilmeye başlanıyor, fakat bunun da sadece araçlı yolculuklar için bir çözüm olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü kent merkezine gelen yeni koridorlar açıldığında ya da yeni şeritler eklendiğinde, trafik akışı sağlandığında kent içinde özel araç kullanımı artıyor. Kentin ulaşım problemi, kentin hesapsız gelişen arazi kullanım deseni ile birlikte değişiyor ve o koridorlar üzerinde beklenilenden çok daha fazla trafik akımı oluyor. Bu aynı herhangi bir su kanalının kendine yol bularak genişlemesi durumunda akışkanlığının artması ve daralan noktalarda geri dönülmez hasarlar vermesi gibi…


Kevser Üstündağ ile...
Haluk Gerçek ile...
Eda Beyazıt ile...
İstanbul'a tarihsel bir bakış
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :