Efes Pilsen'in "Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Biraya Dair" Sergisi, Görsel: Tetrazon
Tetrazon'un tanıtım yazısında, "Sergiler etkileşimli bir tanıtım, topluma birer mesajdır. Fuarlar, galeriler, müzeler bu iletişimin en temel mekanlarıdır" açıklaması yer alıyor. Günümüz müzecilik anlayışında "etkileşim" boyutu önemli bir yere edindi. İşlev, içeriğin yani teşhirin önüne çıkıyor diyebilir miyiz?
Çıkması gerek… Bir kere teşhir dediğimiz şey çok geniş bir kavram. Kültür Bakanlığı'nın kullandığı "teşhir tanzim" lafı tüylerimi diken diken ediyor. Neyi tanzim ediyorsun? Bu bir depo değil, sergileme tasarımı. Müze sergilerinin ya da kültürel sergi tasarımının çok daha fazlasına ihtiyacı var. Özellikle kendi kullandığımızdan farklı nesneler, örneğin antik objeler ortaya çıktığı zaman onların bağlamını anlıyor olmamız lazım. Kültür Bakanlığı'na bağlı birçok arkeoloji müzesinde eleştirilen noktalardan biri şudur: Metal bir obje vardır, altında ‘fibula' yazar. Peki ne demek fibula? Ne işe yarar? Onun, üstümüze giydiğimiz kumaşa tutturulan iğne olduğunu ancak bir resimle ya da bir canlandırma ile gösterebilirsiniz. Yeni müzecilik anlayışında nesne, tek başına eski olduğu için bir değer ya da bir tapınma ojesi/kült değil. Ancak onun ne işe yaradığını bildiğiniz takdirde müzenin koleksiyonu ile iletişime geçebilirsiniz. Bununla iletişime geçmek için de nesnenin bağlamının bilinmesi, anlaşılması en önemlisi doğallığıyla gösterilmesi için düzenlemeler yapılması gerekir. Bağlamından koparılmış, tekil bırakılmış ya da yanlış tasarım müdahaleleri ile sergilenen bir koleksiyon nesnesinin iletişimsel olmasına imkan yoktur.
İş Bankası Müzesi, Görseller: Tetrazon.
Müzeler için eski binaların seçilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Eski yapılara müdahalede bulunulamaması sergi yöntemlerini kısıtlıyor mu?
Müzecilik anlayışına bağlı bir durum. Binayı alıp gelişigüzel vitrinlerin içine birşeyler yerleştiriliyorsa bunun zaten bir anlamı yok. Sergilenen koleksiyonlarla yapının bir arada algılanıyor olması ise ayrı bir hikaye. Yani sonuç olarak sergileme tasarımı mekanın hiçbir yerine dokunulmadan kendi içinde de çözülebilecek bir şey. Eski yapılarda sergileme biçimi ile ilgili bir problem yok ama sergileme tekniği ile ilgili çok fazla sorun ortaya çıkıyor. Çünkü eski yapılar kendi başına birer anıt, birer değer. Ona müdahale etmeden koleksiyonun ve ziyaretçinin taleplerine cevap verebilecek bir mekansal düzenleme yaratamıyoruz. Mesela koleksiyonların belirli iklim koşullarında sergileniyor olmaları lazım. Bunlar da kanallı sistemler, partikül filtreleri, nem alıcılar vs ile gerçekleştiriliyor. Bu, binayla ilişkili mekansal bir durum. Yani bunu tek başına bir vitirnle filan çözmenin imkanı yok. Tabii ki böyle de çözülebilir ama durumu bütünsel olarak çözmek çok daha sağlıklı bir seçim. Bu durumda da mecburen binaya dokunmak gerekiyor. Eski binaya dokunamıyorsunuz çünkü orijininde öyle bir mekanik sistemi kaldırmak için yapılmamış. Dolayısıyla bu müzelerde istediğimiz ideal fiziksel koşulları sağlıyor olmamız mümkün değil, ziyaretçi konforu için de keza aynı. İki katlı bir tarihi binanın içine asansör koymak için istediğim kadar uğraş vereyim, koyamıyorum. Ondan sonra da engellileri yukarı çıkaramıyorum. Binayı koruyorsak o zaman içine neden müze yapıyoruz ki? Binayı topluma toplumun hizmetine döndürüyor olmuyoruz. Bu noktada her zaman bir çelişki var; "Eski binaları ne yapalım? Müze yapalım". Becerebiliyorsanız başka bir şey yapın, her şey müze olmak zorunda değil. Ya da binanın kalitesi ve değeri zaten kendisini telaffuz edebilecek bir haldeyse binayı anıt olarak değerlendirin. Başka bir biçimde kullanmak zorunda değilsiniz.