Şu an hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?
Az önce bahsettiğimiz İskenderiye sergisi İsviçre'de kapandı, Fransa'ya taşınması ve uyarlanması hazırlıklarına başladık.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Akaretler'de Zübeyde Hanım'ın kaldığı evi, Mustafa Kemal Evi Müzesi olarak projelendirmemizi istemişti, o projemiz yeni tamamlandı. Koleksiyonsuz bir müze ev olduğu için tasarım öğeleri daha fazla ortaya çıktı.
Diğer örnekleri düşününce klasik kalıpların dışına çıkan, tasarlanmış bir Atatürk müzesi fikri çok ilgi çekici geliyor.
İlginç bir küratoryal konsept yarattığımızı düşünüyorum. Atatürk'ün hayatını basit bir kronoloji ile değil, Selanik'ten göç, İstanbul'un işgali gibi belli temalarla bütünleştirdik. Yaptığımız işlerde genelde tasarım ön plana çıkmaz, nesne göstermek üzerine odaklanırız. Ama bu müzede, binanın kendisi dışında sergilenecek bir koleksiyon olmadığı için tasarım öğelerine başvurmak gerekti. Binanın mekanını hareketlendirmek ve oradaki yaşanmışlığı soyut öğelerle ortaya çıkarmak gibi birtakım deneyimler yaratmaya çalıştık. Dijital medyayı çok kullandık, Çağdaş yine bol miktarda mekansal enstalasyon yaptı. Bunlara fiziksel tasarım enstalasyonları ekledik, renk kullandık ve hayatımda ilk defa içindekinden çok kendini gösteren bir müze tasarladım. Nesne olarak gösterebilecek çok az şey olduğundan bir konsepti görselleştirmeye çalıştık ve sonuçta Atatürk'ün askerlik yıllarını anlatan pembe vitrinler ortaya çıktı. Müze henüz ziyarete açılmadı ve nasıl tepkiler alacağını biz de merak ediyoruz.
İstanbul dışında da devam eden projeleriniz var mı?
Umarım Diyarbakır'da bir projemiz olacak. Cahit Sıtkı Tarancı evi halihazırda müze ama bayağı ilkel bir durumda, onu yeniden ele alacağız.
Müze ve sergi projeleri hala devam ediyor ama artık yenilemeler dışında çok büyük prodüksiyonlu müzelerin kurulacağını sanmıyorum. Her şeyin bir doyma noktası var. Müze furyası konusunda da Batı'yı takip ediyoruz. Aslında yenilerini oluşturmak yerine, varolanları düzeltmek, onları daha işlevsel ve topluma dönük hale getirmek de başlı başına bir iş.
Bunun yanı sıra Ankara'dan Miyar mimarlık ofisinin üstlendiği Hatay Arkeoloji Müzesi'nin yeni binası için yaptığımız bir çalışma var. Müzenin temel sergileme öğelerini tasarladım. Mimar Kemal Nalbant, projenin başlangıç aşamasında birlikte çalışmak üzere bizimle bağlantı kurdu ve mimari programı birlikte hazırladık. Sergileme düzeninin ötesinde, çok önem verdiğim müzenin temel işlevlerini yerine getirecek mimari mekanların düzenlenmesi konusunda çok iyi bir çalışma ortaya koyduğumuzu düşünüyorum. Mimari yaklaşımlarının, benim oluşturduğum müze programıyla örtüşmesi konusundaki duyarlılıkları iyi bir sonuç elde etmemizi sağladı.
Kültür Bakanlığı'nın bize vermiş olduğu bir program vardı. Onun üstüne, benim müze deneyimimle olması gerektiğini düşündüğüm unsurları ekledik. Bilimsel ziyaretçilerin müzenin içinde kalabileceği ve araştırma yapabileceği odalar koyduk, kütüphane ekledik. Çokişlevsel depolar yaptık. Karantina odaları koyduk. Yeddiemin mekanlarına ihtiyaç vardı. Bunların arasına da dekovil hattı, açık avlular, dinlenme alanları yaptık. Projenin gerçekleştirileceğini tahmin ediyorum. Bir anıt proje değil ama mimari olarak son derece iyi işleyen, ihtiyaç duyulan her şeyi bir araya toplayabildiğimiz ve müzeolojik açıdan da işlevsel olan bir mekan yarattığımızı düşünüyorum.
Yeni yapının merkez müze binası ile nasıl bir ilişkisi olacak?
Başka bir yerde sıfırdan yapılacak. Aslında bu, biraz önce konuştuklarımızın iyi bir örneği oldu. Müzeolog olarak müzenin mekansal planlamasına destek verirken, mimarlar, peyzaj mimarları ve diğer teknik insanlarla birlikte çalıştık. İklimlendirmeyi yaparken hangi mekanlarda neye ihtiyaç duyulabileceğini mekanikçiler bana danıştılar. Elektrikçilere aydınlatma kriterlerini biz verdik. Hatay Müzesi'ndeki müze uzmanlarıyla birlikte mozaiklerin ihtiyaçlarını, nasıl sergilenmesi gerektiğini, diğer koleksiyonlara ne yapacağımızı birlikte çalışarak global bir proje ortaya çıkardık. Projeyi Kültür Bakanlığına sunduğumuzda da, üretime ilişkin detayların çözümlenmesi dışında eksiksiz bir proje olduğunu gördük. Burada tabi benim tasarımcı kimliğim kalmıyor, müzeolog olarak planlamanın içinde yer alıyorum ve planladığım müzelerin iyi işlediğini görmek çok keyif veriyor.
Son olarak Nemrut'taki projemizden bahsedeyim. Adıyaman'da ve Malatya'da iki ziyaretçi merkezi tasarlanıyor ve biz de merkezlerdeki sergi tasarımından sorumluyuz. Nemrut'la ilgili temel bilgileri verebilmek için sergi alanları oluşturuldu. ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nin projesi olduğundan içerik malzemesi oradan geliyor. Bu projeyle de yine Ankara'dan bir mimari restorasyon firması, Sayka İnşaat ilgileniyor. Bizi projeye dahil eden de Sayka'nın uzmanlık katkılarına çok önem veren ve bir ekip çalışmasının başarısının bilincinde olan patronu Saadet Sayın. Sergilerin iletişimsel olması bağlamında ilginç işler üretiyoruz. Görme engellilerin dokunarak algılayabileceki küçük heykeller, üç boyutlu rölyef haritalar yapılacak. Bunu fiilen ben yapmasam da, sadece tasarıma değil iletişime yönelik bir şeyler de ekleniyor olması bana hep ilginç geliyor. Her konunun, her düzenlemenin kendi kendini telaffuz eden başka bir noktası var. Asıl eğlenceli olan da bunları buluyor olmak. Bu projede de yine mekanları mimarlarla birlikte şekillendirdik. Sergi için en uygun geçiş alanlarını ve ziyaretçi sirkülasyonu belirledik. Nemrut ziyaretçi merkezi, inşai bir faaliyet gerektirdiğinden diğerlerine göre daha uzun soluklu bir proje olacak.