Tarih ya da proje olarak bir kırılma noktanız var mı?
UğurÖ: Aslında birkaç tane kırılma noktası oldu. Birincisi, büyük emlak patlamasının yaşandığı 2005 yılıydı. Deprem süreci atlatıldıktan sonra insanlarda inanılmaz bir yeni konut arayışı başladı. Bunu başarabilmek için önce arsa üretmemiz gerekiyordu. Şehir merkezinde üretilecek arsa kısıtlı olduğu için iki tane adı konmayan yer belirlendi. Birisi şehrin batısı, diğeri doğusu... Anadolu ve Avrupa yakasının bu bölgelerinde çok ciddi projeler üretilmeye başlandı.
2005 - 2007 yılları arasında, piyasa saygınlığı mimari saygınlığından daha yüksek işlerde devamlı olarak çalışma fırsatı bulduk. Büyük bir yenilik getirmedikçe konut projelerini haberlerde pek görmezsiniz. İstanbul ofisimiz için ilk kırılma noktası, Büyükçekmece'deki Sinanoba Konakları'dır. Orada yaşayacak insanların ihtiyaçlarının belirlenmesi ve bunun projeye entegre edilmesi bakımından önemli bir projedir. Baktığınız zaman tipik müteahhitlik yapısıdır ancak o günün koşullarında büyük bir projedir.
Kentsel tasarım kararları açısından da o dönemki projelerden ayrışıyor mu?
Kentsel tasarımın neredeyse hiçbir kuralına uyulmadığını söyleyebilirim. O dönemki dinamikler çok farklıydı. Yatırım anlamında, uygun fiyatlı yaşanabilir konut arayışı baskındı. Örneğin pek çok insan Beşiktaş'tan Beylikdüzü'ne yerleşti. İlk kırılma noktası buydu.
İkinci büyük kırılma noktamız ise, yapımına 2007'de başlanan Ergene Vadisi oldu. O dönemde Trakya'nın en büyük projesiydi. Böylece farklı kurumların, farklı isimlerin dikkatini çekmiş olduk. Sanayi kenti Çorlu'da bir proje yapmamız istendi. Biz de ortaya bir vizyon koyduk. Tünel kalıp sistemiyle ürettiğimiz konutlarda o dönem için farklı bir komşuluk ilişkisi, farklı bir cephe, farklı bir yapım tekniği geliştirdik. Şu anda etrafta bir yığın proje olmasına rağmen Emlak Konut'un reklamlarında kullanılan 5-6 tane projeden birisi hala Ergene Vadisi'dir.
Büyük ölçekli yatırımcılara ilk kez, "böyle de bir şey yapılmış" dedirten projemizdir. O dönemde, Ümraniye'deki bir kat karşılığı anlaşma toplantısına misafir olarak gitmiştim. Karşımızda zor bir işveren vardı. Projeler sunuldu ve sonunda karşımızdaki zor adam, "Bunlar iyi hoş ama geçende Çorlu'ya gittim, Ergene Vadisi evlerini gördüm. Yok böyle bir mimari" diyerek anlatmaya başladı. (gülüyor).
Ergene Vadisi
Ergene Vadisi'nden sonra onlarca proje yaptık ama bizim için üçüncü kırılma noktası, Emlak Konut'a yaptığımız Merkez Kayaşehir projesidir. Van depreminin ardından her şey yüksek sesle söylenmeye başladı. Hatta Başbakan'ın; "iktidarı kaybetmek pahasına bu işi başlatacağız" diye bir açıklaması oldu. O zamana kadar resmi kurumlarla işbirliğimiz olmamıştı. Bu vesileyle Emlak Konut GYO'ya, 2010 yılı sonunda Gebze Emlak Konutları, 2011'de Zekeriyaköy ve Hoşdere kentsel tasarım projelerimizi hazırladık.
Zekeriyaköy kentsel tasarım projesi
TOKİ'nin bu anlamdaki icraatlarını nasıl buluyorsunuz?
Geriye baktığımda, 2003-2012 yılları arasında TOKİ'nin muazzam işler yaptığını söyleyebilirim. Sadece 500 bin konut deniyor ama bunun yanında kaç bin km yol, altyapı, kaç tane köprü, kaç metrekare yeşil alan, kaç okul, kaç cami, stadyum, sınır karakolu yapıldı.
Peki bunlar, ismi "Toplu Konut İdaresi" olan bir kurumun görevi midir?
UğurÖ: Bence insanlar o isimdeki illüzyona çok takılıyor. Öncelikle sağlıklı konut üretilmesi gerekiyor ama TOKİ'nin başka ödevleri de var. Bunlardan belki de en önemlisi, arsa üretmek. Herkes İstanbul'a bakıp çok eleştiriyor ama Keşan'da, Sivas'ta, Kayseri'de, Konya'da muazzam işler yapıldı.
Türk müteahhitleri, dünya sıralamasında birinci gelen Çin'i ikinci sırada takip etmekte. Şu anda nispeten uygun fiyata konut alabiliyorsak, uygun fiyatlı kiralık dairelerde oturabiliyorsak, sınır karakolları yapılabiliyorsa, sınıflardaki öğrenci sayısı tekrar makul rakamlara düşebiliyorsa, bunda TOKİ'nin ciddi bir başarısı var. Mimari kalite olarak eleştirmeye kalksak sabaha kadar eleştiririz. Uygulamaların kentsel doku çok fazla gözetilmeden yapılması da haklı bir eleştiri… Dolayısıyla eleştirmemiz gereken yerde eleştirip, alkışlamamız gereken yerde alkışlamalıyız.
ÖzgürÖ: TOKİ, Türkiye'yi teknik anlamda da çok fazla geliştirdi. Tabi bu biraz da ona verilen haklardan dolayı. Ama yine de yanlışları düzeltip eksikleri kapatarak ilerledi. 500 bin konut çok ciddi bir rakam. Yüzlerce cami, sosyal tesis, en son da stadyum… Bu stadyum bile TOKİ'yi baştan aşağı yenileyen bir iş. Mühendisliğin daha iyi noktaya gelmesine vesile oldu. Orada çalışan çok bilgili mimarlar, mühendisler var. Öte yandan küçük kentlerde yapılan inşaatların kalitesini de artırdı. Birebir yaşadığım ve şahit olduğum için TOKİ'nin, şu anki ihtiyaca göre en iyisini yaptığını söyleyebilirim. Bu belirleyicilik çok önemli.