"Proje yaparken işin bir kısmı da resmi kurumları eğitmek"

20 Kasım 2012

Ankara ofisinin gelişim sürecini de sizden dinleyelim Özgür Bey…

ÖzgürÖ: Türkiye'nin çeşitli kentlerinde, köprüden tutun da altı ahır üstü konut olan yapılara kadar, ilginç projelerde çalıştık. Daha sonra bir inşaat firmasının taşeronu olarak işe başladık. Yapabileceklerimizi ancak o şekilde gösterebildik. İlk olarak Ankara'da bir kuzine fabrikasının kapasite artırma projesini üstlendik. Fabrika neredeyse iki kat büyüdü. Tabi arada çok işler yapıldı ama ilk kırılma noktası buydu.

Mühendislik açısından sizi heyecanlandıran işler hangileriydi?

Mühendislik açısından beni özellikle heyecanlandıran iki tane iş oldu. Birincisi, İstanbul Esenler'deki AVM projemiz. Mevcut bir binayı güçlendirerek, ciddi bir revizyon projesi gerçekleştirdik. Sıfırdan yapmaktan çok daha zor ve riskliydi. İş güvenliği ile ilgili her türlü bilgi ve becerimiz orada gelişti.

İş güvenliği konusunu web sitenizde de vurguluyorsunuz. Bu konuda sertifikalarınız da var.

Bunlar, bahsettiğimiz işi geliştirme, farklılığımızı öne çıkartma sebeplerimizden… Devlet ihalelerinde bunlar herkesin sunması gereken belgelerdir. Ama biz şirket içinde de iş güvenliğine, çevreye, kalite yönetim sistemine büyük özen gösteririz. Dolayısıyla bunlar evrakta kalmayan, gerçekten uygulamaya geçen belgeler.

Bu sertifikaları ne zaman aldınız?

İlk olarak 2007 yılında aldık. 2011'in Mart ayında da yeniledik.

Devlet ihalelerinde zorunlu olduğu için mi aldınız?

UğurÖ: İlk hedefimiz hiçbir zaman para kazanmak olmadı. Firmaların web sitelere, kartvizitlerine bakıyorum, kafalar çok karışık. Herkes her işi yapar durumda. Biz diplomamızı hiç para kazanmak için kiralamadık. Müteahhit firma olma iddiamız yok. Özgüven; mimarlar, plancılar, tasarımcılar, inşaat mühendisleri, teknikerlerden oluşur. Yapılan işler uzmanlık ve bilgi gerektiren işlerdir. Aynı binadan birkaç tane gösteremezsiniz. Uyguladığımız projelerin hepsi üst kalitedir, hep bir yenilenme vardır.

Türkiye'de, iş güvenliği, iş sağlığı gibi konular hep bir felaket yaşadıktan sonra gündeme geliyor. Mimarın bu konudaki sorumluluğunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Okulda bize, "mimar orkestra şefidir" denilirdi. Bu anlamda çok ciddi bir misyonumuz var. Proje yaparken işin bir kısmı da resmi kurumları eğitmektir. Çünkü yönetmeliklerimizde her şey sınırlı; şu kadar inşaat hakkın var, çatının eğimi budur, blok boyunda şunu geçemezsin vs. Sonra da, bütün binalar aynı oluyor diye şikayet ederiz. Bütün bu kısıtlamaların içinde kaliteli bina yapmak zorundasınız. Dolayısıyla işin birinci kısmı, kendi personelinizi; ikinci kısmı da müşteriyi eğitmek... Çünkü çok net bir kural var: Kaliteli mimarlık kaliteli müşteri ile birlikte yapılıyor. Sonra da gerekli izinler için onay aldığınız merci neresiyse, orayı eğitmek zorundasınız. Eğitmek derken yanlış anlaşılmasın. Hakikaten herkesin konsantrasyonu farklı... Bizim misyonumuz, kaliteli ürüne ulaşabilmek için onların da kente bu gözle bakmasını sağlamaya çalışmak.

Web sitenizde, "Hakkında" kısmında, "Herkes için mimarlık" sloganını kullanıyorsunuz.

Bu bize ait bir slogan değil. Bir slogan arayışımız olduğu için değil de, hakikaten inandığımız için bunu söylüyoruz. Milyonlarca metrekarelik şehirler üzerinde çalışıyor, kentsel tasarım ve uygulama projeleri hazırlıyoruz. Mesela Bakanlığın, Van depremiyle ilgili bir daveti oldu. Kırsalda yaşayan halkın ihtiyaçlarına göre tasarım üretebilmek, sağlıklı evlerde yaşayabilmelerini sağlamak için günlerce orayı inceleyip, çareler aradık.

Sonrasında somut bir sonuç elde edebildiniz mi?

Bizden bununla ilgili teklifler istendi. Sunduğumuz vizyon bir şekilde uygun görüldü. Onun üzerine projemizi tamamlayıp teslim ettik. Projeler şu anda İl Özel İdare'de. İsteyen vatandaşlar, 15-20 TL'lik bir meblağ karşılığında elektik, mekanik, statik, mimari vb projelere ulaşıp, uygulamasını kendi arzu ettikleri şekilde yapabiliyor.

"Herkes için mimarlık" derken, 5 yıldızlı otel, metrekaresi 10 binlerce dolara satılan açık konseptli çarşı, Kuyumcukent'in hemen yanında A++ ofislerden oluşan projeler de yapıyoruz; Büyükçekmece'de B grubu daireler de, Boğaz manzaralı lüks daireler de, Sultanbeyli'de C sınıfı konutlar da, taşrada yaşayanlar için kırsal yapılar da üretiyoruz.

Kaliteli mimarlık herkesin hakkı... Tüm bu farklı yerlerde mimari proje üretmek ayrı bir çaba gerektiriyor. Örneğin Van'da bir köy evinde 3-4 aile birden yaşıyor. Orada geliştireceğiniz projeyle İstanbul'un herhangi bir yerinde geliştireceğiniz proje bir olamaz. Yurtiçi olsun, yurtdışı olsun mümkün mertebe yerinde tespit yapmadan proje üretmemeye çalışıyoruz.

 


Başarı Formülü: Multidisipliner Çalışma + Entegre Düşünce
İstanbul Finans Merkezi ve Sonrası...
Özgüven'in 'Altyapı'sı
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :