Liseden mezun olduktan sonra fotoğrafçılıkla ilgilendim. İşe amatör olarak başladım, sonra profesyonelliğe adım attığımda askerlik süreci başladı. Çıraklık dönemimde Photoshop programının varlığından haberdar olduğum gün, şu an kullandığım 3ds Max programını da tanıdım. Fotoğrafçılığı askıya alıp 3ds Max üzerine yoğunlaştığım için de mimarlık sektörüne geçiş yaptım. Özer Bey'le tanışınca burada çalışmaya başladım. Özgüven Mimarlık'ta ikinci senem dolmak üzere.
Mimarlık alanında çalışmanın olumsuz yönleri daha az. Çalıştığımız kişiler genel kültür sahibi, yaptıkları işte kendilerini kanıtlamış insanlar. Dolayısıyla onların yaptığı işe destek olmak, onlardan destek almak durumunda kalıyorsunuz. Bu da size avantaj olarak geri dönüyor.
Fotoğrafçılık sektöründen ziyade bu işte genelde tasarıma ağırlık veriliyor. Tasarım çalışmasında ise tek kişinin fikrinden çok grup çalışmasına dayanan çalışmalar oluyor. Bunun dışında ufkunuzu her zaman geniş tutuyorsunuz. Fotoğrafçılıkta çevrenize nasıl baktığınızı bilmeniz gerekiyor, mimaride de aynı durum söz konusu. Artık diğer 3D design işlerine de bakıyorum, bazıları ekstra program bilgisi gerektiriyor. Her şekilde ikinci bir kulvar olarak seçtiğim bu yolda bayağı bir şey öğrendiğimi söyleyebilirim.
Daha önce çalıştığım yerlerle kıyasladığımda, Özgüven Mimarlık'ın çok farklı bir klasta olduğunu söyleyebilirim. Burada herkes birbirini kollar, birbirinin yanlışını üstlenir. Bu, yoğun tempoda çalışırken ekstra güç, ekstra çalışma isteği kazandıran olaylardan biri. Onun dışında arkadaş olarak paylaştığımız çok şey var. Ailemizden çok birbirimizi görüyoruz. Bu ofiste, bu kadar kişi arasında, saat 7 olsun da gidelim diyen çok az kişi vardır. Kimi zaman akşam 10'da, 11'de hala sabahki enerjiyle çalışırız.