Selen Soğuksu

20 Kasım 2012

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü 2009 mezunuyum. Üç yıldır özel sektörde görev alıyorum. İki yıldır da Özgüven Mimarlık bünyesindeyim. Aynı zamanda, YTÜ'de Proje Yönetimi alanında master eğitimime devam ediyorum.

Özgüven Mimarlık'tan öğrenciliğim sırasında haberdar oldum. Burada staj yapan ve çalışma ortamından memnun olan arkadaşlarım vardı. Web sitelerine girip ne yaptıklarını hep takip ederdim. Mezun olduktan sonra da sürekli takipteydim. Beni işe almaları konusunda çok ısrar ettim (gülüyor). Velhasıl, mezuniyetimden sonra başvurduğum başka bir şirkete ilk mülakatın ardından alındım. Yeni mezun olduğum için kendimi geliştirmek amacıyla bir yerden başlayayım dedim. Lakin aklım hala buradaydı. Sonra Özgüven'in bir ilanını gördüm ve şansımı denedim. Bu, mezun olduktan sonraki ikinci mülakatım oldu. Gel başla denilince de büyük bir şevkle kabul ettim.

Tercihim tabi ki arkadaşlarımın yorumlarına bağlı olarak gelişti. Buraya girdikten sonra ise, anlatıldığından da fazla beni mutlu edeceğinin farkına vardım. Çünkü  yeni mezun statüsünde olduğunuzda genelde insanlar bir projenin kontrolünü size emanet etmezler. Tabi burada da bu hemen olmadı. Zaten böyle bir şey de beklemiyordum ama 2 ay sonra Uğur Bey önüme bir proje koyup, "Bu projeyi sen kontrol et" dedi. Sarıgerme Ortaca Konakları'nda bir toplu konut projesiydi. İşin bütün takibini bana verdiler. İlk göz ağrısı derler ya, büyük bir şevkle başladım bu projeye ve çok da güzel yürüttük. Ardından bir kademe büyük ölçekli bir proje... Bu şekilde ölçekler büyürken hem ben kendimi geliştirdim hem de Özgüven'e olan faydam büyüdü.

Uğur Bey'le aynı okuldan mezun olmamızın artısı tabi ki var. Projelerde neden konuştuğumuzdan bahsederken ortak bir dil yakalıyoruz. Nihayetinde burası bir iş yeri. Herkes profesyonel bir şekilde işini yapar ama mesai bittikten sonra, herkes çok yakın arkadaştır. Uğur Bey patrondur, ofis dışında abidir. Sistem bu şekilde gelişir. 

Sabah geliriz, çardakta hep birlikte kahvaltımızı ederiz. Akşam, bir şey öğrendiysek onu paylaşırız. Bazen insanların projede takıldığı bir nokta olur, hazır sizi boş bulmuşken kahvaltıda onu sorarlar. Tabi bu bizim çalışma aşkımızdan kaynaklanan bir durum. Yoksa gruplaşmalar olur, bir köşede o akşam ne yediğini, ailesiyle ne paylaştığını anlatır. Başka bir köşede, "bugün sıkışığım, bana bu konuda yardım et" denir. Herkes birbirine yardım etmeye çalışır.

Aslında burası iş yerinden çok ev gibi. Evden çıkıp eve geliyormuş gibi hissediyorum. Etrafımdakiler benden sürekli heyecanlı anlatımlar duydukları için nerede çalıştığımı çok merak ediyorlar (gülüyor). Mühendisler gelir, toplantıyı bahçede yapmayı tercih ederiz. Böyle bir yerde nasıl çalıştığımıza şaşırır; "Biz olsak hiç çalışmayız, hep dışarıda otururuz" derler.


Mesai saatlerimiz 9.00 - 19.00, ama mimarlık mesai saatleri içinde çözülecek bir iş değil. Akşam eve gittiğimde, yastığa başımı koyduğumda bile, "tasarımda acaba şurayı değiştirsem mi" diye projeyi düşünüyorum. Bu hem meslek aşkınız ile ilgili, hem de ister istemez zihninizde yarattığınız bir şey. Her gün düzenli olarak geliştirdiğiniz ve kendi zihninizde canlandırarak yarattığınız bir şey, dosyalayıp kapattığınız bi şey değil ki... Dolayısıyla bütün zihne hakim, çıkmıyor (gülüyor).


Başarı Formülü: Multidisipliner Çalışma + Entegre Düşünce
İstanbul Finans Merkezi ve Sonrası...
Özgüven'in 'Altyapı'sı
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :