Neden mimar olmak istediniz? Genç mimarlara ve öğrencilere tavsiyeleriniz neler olur?
OE: Gerta, hakikaten ben sana hiç sormadım sen neden mimar olmak istedin? (Gülüyor)
GG: Ben kendimi bildiğimden beri hep mimar olmak istedim. Bana göre mimarlık mesleklerin en güzeli. Çünkü her gün farklı bir şeyler öğrenebiliyorsunuz, projeler hep birbirinden farklı. Geri dönsem yeniden aynı mesleği seçerdim. Zor ama heyecanlı… Kendine özgü bir dünyası var. Ama çocuğum mimar olsun ister miyim? (Gülüyor) Yok istemezdim, zor bir meslek. Mimarlık herkese uygun olmayan özel bir alan. Daha farklı bir bilinç ve çalışma sistemi gerektiriyor.
ND: Benim dönemimde sınav sisteminin getirdiği dayatmalar da vardı ama mimarlığı da hep çok istiyordum. Gerçekten ciddi mesai gerektiren, algılarınızı sürekli açık tutmak zorunda olduğunuz bir meslek. Ama bir şeyler ortaya çıktıktan sonra da bütün o sıkıntıları unutup keyif alıyorsunuz yaptığınız işten. O nedenle yine seçer miydim, evet seçerdim. Çünkü gerçekten insanın hayattaki duruşunu değiştiriyor. Farklı birçok alandan beslenmeniz gerekiyor. Statik olamıyorsunuz. Dolayısıyla da insanın hayata bakışını etkiliyor, yaşam biçimini oluşturuyor. Bütün bu çilesine rağmen kesinlikle yine mimarlığı tercih ederdim.
OE: Ne çilesi var ki? (Gülüyor)
Siz Orçun Bey?
OE: Beni kandırdılar (Gülüyor). Okuldan çıkıp 2. Cadde’deki babamın ofisine gittiğim zamanlar rapido dönemleriydi hala. Ofiste her zaman güzel müzik çalardı. Pipo, sigara o zamanlar her yerde içiliyor. Saat 18.00’den sonra meşrubatlar (biralar) açılır. Ben sandım ki mimarlık sadece müzik dinlemekten ve bir şeyler içmekten ibaret (Gülüyor). Şaka bir yana, ben hep mimar olmak istiyordum. Babamdan etkilenmiş olabilirim. Çok talepkar ve kıskanç bir meslek olmasına rağmen mimarlık, hayatınıza çok fazla şey almanıza izin vermiyor. Haftada bir görürdüm babamı küçükken. Benim şimdi 2 tane oğlum var. Onlar da beni Pazar’dan Pazar’a görüyorlar. Daha fazla vakit ayırmaya çalışıyorum onlara ama. Özellikle iyi bir şeyler yapmak istiyorsanız hayatınızın büyük çoğunluğunu vermeniz gereken bir meslek.
Bir de insana kendini gerçekleştirme şansı veriyor. Her meslek buna imkân sağlamaz. Kendinize dair bir şeyi görünür kılmak, örneğin doktorlukta çok da olabilecek bir şey değil. Şahane bir dikiş kapattım demez örneğin hiçbir doktor. Tabii ki her mesleğin kendine göre farklı noktaları var ama burada bir hikâye anlatma olanağı var. Kendi biriktirdiklerinizden, farkında ya da farkında olmaksızın bir tasarım ortaya koyuyorsunuz ve onu da herkesle paylaşmak zorunda kalıyorsunuz. Az önce dediğim gibi nesne ortaya çıktıktan sonra sizden de çıkıyor. İnsanlar bir anda sizinle bir ilişki kuruyor, sizin kontrolünüz dışında.
UF: Benim hikâyeme gelince. Sınav sistemi de var işin içinde ama ben yine de mimarlığı istiyordum. Babam marangozdu, çocukluğumda evde çizimler yapardı. Aydıngere rapidoyla çizerdi. Onu görünce ben de çizim yapmaya çok heveslenirdim. Serbest el çizimim kötüdür ama cetvelle bir şeyler çizmeye bayılırdım. Mimarlığın öteki yüzünü göremiyordum o zamanlar. Mimar olayım diye yola çıktım, şans da yüzüme güldü. Buz dağının görünmeyen kısmı okuldaki ilk dönemden sonra ortaya çıkıyor (Gülüyor). Zor, meşakkatli bir eğitimi var. Eğitim hayatındaki kadar da profesyonel hayatta da çok fazla özveri gerektiriyor. Ama bir yandan yorucu olduğu kadar keyifli bir meslek. Özellikle ACE’de.
Dediğim gibi CV tek satır bende. Başka bir ofis görmedim (Gülüyor).