Ortaklar arasında ofiste iş bölümünüz nasıl?
OE: Kurumsallaşmayla ilgili kafa yorarken bir sürü iş yönetimi modeli denedik. Yurt dışı örnekleri araştırmaya çalışarak ofisi yönetimi için farklı modeller geliştirmeye uğraştık. Önce ofis içindeki görev tanımlarını belirledik. Bu görev tanımları projenin yapısına göre değişiklik gerektirebiliyor, bu mimarlıkta çok normal bir durum. Denediğimiz farklı modellerin sonunda bugün 5 tane proje ekibimiz var. Bunlardan bir tanesi ağırlıklı olarak dekorasyon projeleriyle ilgileniyor, diğer 4 tanesi ise mimarlık projeleri ile ilgileniyor. Her proje ekibinin bir yöneticisi var ve onlardan sorumlu 3 tane koordinatörümüz var. Gerta Hanım, Nilgün Hanım ve Uğur Bey. Dönem dönem birden fazla proje ekibiyle de ilgilenebiliyorlar.
Ofisimizde bir “master architects” yani “ana egemen mimarlar” pozisyonu yok. Biz kolektif üretmekten yanayız. Örneğin, normalde alışıldığı üzere, ben eskiz yapıp Gerta’ya, Gerta da onu işleyip alttaki diğer arkadaşlara dağıtmıyor. Bizde tam tersine işliyor sistem. Belli karar alma noktalarında doğal olarak yönetici mimarlar devreye giriyor ama aynı şeyi proje ekibindeki herhangi bir mimar arkadaşımız da yapabiliyor. Daha çok tartışarak, sorgulayarak ilerliyoruz proje sürecinde ama günün sonunda oturmuş ve çok net bir proje çıkıyor ortaya. Kendimize özgü bir metodolojimiz var. Hangi ekip olursa olsun bu metodolojiyi kullanıyor. Bu durum bir yandan ofis kültürümüz içerisinde yönetici mimar yetiştirme çabamızın bir parçası.
ND: Bu çalışma biçimi ölçekten ya da proje konusundan bağımsız. 300 bin metrekarelik bir karma kullanım projesi veya bir villa projesi için de aynı şekilde çalışıyoruz.
OE: Üstüne çok kafa yorduğumuz bir tasarım metodolojisi var. Onu işlettiğiniz zaman işin tasarım kalitesini, standardını asgari olarak bir noktada tutuyoruz, bu metodoloji sayesinde "ana egemen mimar" pozisyonuna ihtiyaç duymuyoruz, aksine bu fikri kırmaya çalışıyoruz.