Hem kendi ofisinizi hem de mimarlık ortamını ileriye götürme gibi bir misyon edindiğinizi görüyorum. Bunlar biraz da mimarlığın sosyal tarafını yansıtan kavramlar. Bu bağlamda P’not etkinliklerinden bahseder misiniz?
Asena Köksal: P’not aslında tam da yapılma amacıyla beraber kendiliğinden gelişmiş bir etkinlik dizisi. Meslek hayatına başladığımızda, yani okuldan sonra, öğrenme çok yavaşlıyor. İş yetiştirme, işverenin taleplerine karşılık verme kaygıları içerisinde; öğrencilik dönemindeki aktif öğrenme, araştırma süreçleri, okuma alışkanlıkları kaybedilmeye başlanıyor. Biz zaten ACE içerisinde bu alışkanlıkları devam ettirmek adına hep ciddi çabalar sarfediyorduk. Bu çabalar ise yeni ofisteki mekan olanağımız sayesinde daha tanımlı hale geldi. P’not etkinlikleri, ofis içinde bizlerin öğrenmek, kendini geliştirmek istediği her alanda bu isteğimizin karşılığına yanıt veren bir öğrenim mecrası olarak oluştu, mekan olanağı sayesinde ise mimarlık ortamı ile paylaşarak bu ortama katkı sağlayan bir etkinlik dizisi haline geldi. Bu sayede bir yandan kendi ofisimiz içindeki eğitim ortamını geliştirirken doğrudan mimarlık üretimi ile değil de başka yollarla özellikle Ankara’daki mimarlık ortamına katkı koymaya başladık. P’not etkinlikleri doğrudan konusunun öğrettikleri dışında bir tasarımcıyı besleyen, ya da ona başka olanaklar sunan bir platform olarak varlığını sürdürüyor.
Asena Köksal
OE: Bizim daha önceleri ofisimizde yürüttüğümüz bir ofis içi eğitimimiz vardı. Bu eğitimler, pratik olarak proje yapma sürecinde ofisteki arkadaşlarımızın bilgisini teknik anlamda arttırmayı amaçlıyordu. Örneğin, bir detay konusu seçip, bütün ofisi bir araya toplayıp anlatıyorduk; ‘cephe sistem kesitinde şu konulara dikkat etmek lazım’ gibi… Ya da elektrik tesisatı konusunda destek aldığımız ekipten, bize bir yapının elektrik mühendisliğini ilgilendiren sistemlerini, şaftından ekipmanına kadar, anlatmalarını istiyorduk. Bir programla ilgili bilmediğimiz bir şey var ise, bilen bir arkadaşımız diğerlerine aktarıyordur.
ND: En sonunda bunları ofis içi föylere dönüştürüyorduk.
OE: Ofis içinde sürdürdüğümüz bu eğitimleri sürekli hale getirecek bir adım atalım istedik. Mekânımız da artık müsaitti. Bu eğitimler sadece ACE Mimarlık çalışanlarıyla sınırlı kalmasın, dışarıdaki birçok kişiye de açılsın dedik.
İlk etkinlik, Müge Cengizkan’ın Louis Khan’ı anlattığı; Sessizlik ve Işık isimli semineri ile başladı. Aşağıdaki çok amaçlı salonu kullandık, sadece sosyal medya hesaplarımızdan duyurduğumuz etkinliğimize 45 kişi katılmıştı. Sonrasında Sagrada Familia projesinin yürütücülüğünü yapan2BMFG Arquitects Kurucu ortaklarından Carles Gelpi ve Agata Buxade, Gaudi’yi ve Sagrada Familia’nın restorasyon sürecini anlattılar. Katılımcı sayısı çok yüksekti bu da bize devam etme sinyali verdi. Geçen sene toplamda 9 etkinlik yaptık. Bu sene ise daha sistematik ve planlı gitmeye karar verdik, bunun için ilk konuşmacımız Müge Cengizkan’ın da yer aldığı bir kurul topladık. Bu senenin 4. etkinliğini yaptık. En son Galeri Nev’i anlattı; Onur Özkoç ve Namık Erkal. Ondan önce Duygu Tüntaş vardı. Doğrudan mimarlık dışı bir alandan Turgay Şahin’i bize caz tarihi anlatması için davet ettik. Sıfır mimarlık ama bolca caz barındıran çok şahane bir anlatımdı. Chill out’ta da dışarıdan bir jazz quarter gelip bize bir dinleti yaptı.
Namık Erkal ve Onur Özkoç’un "Galeri Nev Kırlangıç” üzerine anlatımlarıyla gerçekleşen P'not etkinliğinden
Şu anda Ali Cengizkan’ın Ankara için söylediği en güzel sözlerinden biri aklıma geldi: “Ankara insana hayal kurdurur. Ama hayal kurduracak bir şehir olduğu için değil, hayal kurmazsanız Ankara’da hayatta kalmanız için başka şansınız olmadığından”. Gerçekten de olanaklar açısından Ankara, İstanbul ya da Barselona’ya oranla daha az şey vaat eden bir şehir. Ankara’daki yaşama farklı bir boyut kazandırmak istedik. Etkinlikler, beklediğimizin de üstünde bir ilgi gördü. 13. etkinliğimizi tamamladık. En azından Ankara’daki mimarlık ortamı için çorbada bizim de tuzumuz oluyor diye düşünüyoruz.
Bu süreçte hiç tanımadığımız insanlarla tanıştık. Sadece etkinliği duyan akademisyenler, öğrenciler, ofis sahipleri, meslek dışından insanlar... Çok ilginç bir ortam oluşuyor. Etkinlik sonunda da bir kokteylimiz oluyor; konuşuyoruz, sosyalleşiyoruz, paylaşıyoruz. Güzel gidiyor şimdilik, P’not böyle bir macera...
Etkinlikler Perşembe günü gerçekleştiği için Perşembe Notları’nı kısaltıp P’Not dedik. Ama bizim genç arkadaşlarımız daha havalı “Plenty of Notes” gibi başka dillerdeki isimlerle de kullanıyorlar. Ama P’not isim olarak benimsendi bence insanlar tarafından.