Özer\Ürger Mimarlık İstanbul ofisi
Ofis olarak şehir merkezinde bir mahalledesiniz. O da çok insancıl geliyor bana, bir plazanın içinde olmamak... Bir mimarlık ofisinin tarihi bir binada olması daha farklı bir etki yaratıyor.
MÜ: Plazaya gitmek bizim için daha kârlı olabilirdi ama gitmeyi hiç düşünmedik.
AÖ: Hep aklımızda Taksim’de, Beyoğlu’nda olmak vardı.
MÜ: Sadece plazada olmanın ekonomik anlamda daha kârlı olduğunu tartışmıştık. Tabi buranın çok avantajı var bizim için.
AÖ: Ankara’daki ofisimiz de düz ayak, kentin merkezi bir noktasında. Tunalı Hilmi Caddesi’ne açılan sokaklardan birinde. Hilton’un tam karşısında…
Özer\Ürger Mimarlık Ankara ofisi
Peki ofisin çalışan yapısı nasıl?
AÖ: Eğer küçük bir pratikseniz ve projeyi birlikte tasarlayıp bir sonrakine geçiyorsanız, işler bu kadar huzurluysa bu çok güzel bir şey. Ama Türkiye’de bu bütçelerle ayakta kalabilmemiz için birden fazla projeyi aynı anda yapmamız gerekti. Uzun yıllar 12-13 kişiyle tutunmayı başardık ama iş reddetme lüksünü sağlayacak bütçelere erişemeyince sayımız arttı. Şu anda Ankara’yla birlikte 29 kişiyiz. Sayınız otuzları bulunca sadece mimarlık yapmayıp, bilfiil üretiminde yer almadığınız bir ekibi de yönetmeniz gerekiyor.
2004-2005’te ilk ekibimiz oluştuğunda, beş sene boyunca bu ekibi yönetebilmeyi, motivasyonunu yüksek tutmayı, verimli kılmayı öğrendik. Bizim karakterimize göre bu ofisin kimliği nasıl olmalı? Biz kendimizi de tanıyarak bunları öğrendik. Çünkü daha önce başka bir yerde çalışmamıştık, bu nasıl yapılır bilmiyorduk. Ofise kendi biçimimizi verdik. Tamamen doğaçlamayla. Bu bizi ofis ortamında özgün kıldı ve ekibimizi korumayı sağladı. Genç mimarlar çok sirküle olsa da bizde daha yavaş bir sirkülasyon oldu. Gelenler daha çok kaldı. Yeniler de o huzurlu ortamın içine düştü. Böylece kendiliğinden bir yatay yapılanma oldu.
MÜ: Sonuçta bu eğitimi daha iyi bir şeyler tasarlayabilmek için alıyoruz. Buraya gelenler de bütün bu ortama ek olarak tasarım yapma imkanı buldukları için görece daha kalıcı oluyorlar.
Hatta tanıtım yazınızda “yaşamdan keyif almayı sağlama”yı vurguluyorsunuz.
MÜ: Evet, amaç o.
İstanbul’da, Türkiye’de insanı mutsuz eden o kadar fazla şey var ki en azından içinde yaşadığımız ve çalıştığımız mekanların bize keyif verecek yerler olması önemli...
MÜ: Çok büyük kentsel problemleri kafaya takıyor, çözümü zor ve uzun süreli problemler için sabırsız davranıyor olabiliriz. Bence bizim jenerasyonun şu anda yapabileceği şey küçük müdahaleler ama bu bile çok önemli, insanlara küçücük bir mutluluk vermek... Büyük bir yapı yapmaktan bahsetmiyorum, iki bina arasını çok iyi tasarlamayı başarabilirsek, bu çok güzel bir şey.