Son olarak vurgulamak istediğiniz bir nokta var mı?
AÖ: Şunu tekrar vurgulamak isterim; İstanbul’a gelmemiz iş çeşitliliğimizi arttırdı. Ve iş geliştirme yapmamamıza rağmen her iki kentten de “bunlar buranın ofisi” diye davet edildiğimiz/çağrıldığımız işler oldu. Ankaralı işverenlerin ve devletin, “İstanbullu mimarları arayınca hemen o gün gelemiyorlar, çalışmak çok zor oluyor” dediklerini hep duyduk. İstanbullu işverenlerin de “Ankaralı mimar nasıl buraya gelecek, burada o kadar mimar varken ne gerek var” gibi şeyler söylediklerini. Bizim avantajımız bu müşteri çeşitliliği oldu. İstanbul’la Ankara’nın mimarlığı yapma biçimleri çok farklı. İstanbul daha tasarım odaklı ve işi sonuna kadar yerine getirme konusunda biraz daha rahat.
MÜ: O da şöyle bir farklılıktan kaynaklanıyor; İstanbul’daki özel sektör işlerini müteahhitler yapıyor ve onların bu alanda belli bir tecrübesi var, sahada ekibi var. Sizin az çizdiğiniz işi bile bir şekilde uygulamayı başarıyorlar, öyle bir ‘know how’ları var.
AÖ: Buradaki müteahhitler genellikle konut projeleri yaptıkları için zaten konutun yapısı belli, cephe dışında da çok da bir detaya ihtiyaçları yok aslında. Zorluk derecesi daha düşük yapılar.
MÜ: Devlet projeleri yapım ihalesine çıktığı için uygulamayı kimin yapacağı belli olmadığından çok daha detaylı ve kapsamlı çizmeniz, teknik şartnamelere hakim olmanız gerekiyor. Açık kapı bırakamazsınız, sonrasında kötüye kullanılabilir sahada.
AÖ: Devlette müşavirlik sistemi tam oturmadığı için kim olduğunu bilmediğimiz bir müteahhit gelip bunu yapacak. O zaman da kamu işlerinde ihale paketini en ufak detaya kadar çizip kapatmanız gerekiyor. Biz hem tasarım odaklı hem de teknik şartnamelere kadar ihale paketini doğru kapatabilen bir ofis olduğumuz için de tercih edildiğimiz çok oldu.
MÜ: Standart bir mimarlık ofisinde bütün bu yaptığımız işin yüzde onluk kısmı konsept tasarım işi. Geri kalan yüzde 90’ı uygulama projelerinde de tasarımın devam etmesi, projelerin hazırlanması, şartnamelerin yazılması, bunun finansal yönetimi, iş geliştirmesi... Burada yüzde onluk bir zaman dilimi varsa bunun azami verimlilikte kullanmamız gerek. Yani yatay hiyerarşi kurmaya çalışmak, ayrı bir odanın içine girmemek, iletişimi sürekli artırmaya çalışmak, açık masa düzeni, aslında bu yüzde onluk kısmı daha kaliteli yapabilmek için. Çünkü sadece Ali ve benim tasarım becerimizle bu sistem bu kalitede yürüyemez. Mutlaka o havuzun daha iyi iletişim kurması ve sizi yukarı çekmesi lazım. O konuda ofis olarak iyi bir yol kat ettiğimizi düşünüyorum. O yüzden bu ortamda, hâlâ çok hızlı, çok yoğun, çok ağır emekli ama tasarım odaklı işler yapabiliyoruz.
"Yarışmalardan doğduğumuz için de hep tasarım odaklı bir ofis olduk"
Tasarım kısmına ne kadar fazla vakit ayırsanız da uygulama tarafını başka birisi yaptığında hatalar oluşması doğal. O yüzden detaylara odaklanmak daha akılcı bir yaklaşım...
MÜ: Evet, çünkü Türkiye’de tasarım odaklı kaygı hiçbir zaman karşılığını bulmayacak. Daha tasarım odaklı kalabilmek için dönüp kendi içimizdeki yapıyı gözden geçirmemiz gerek. Biz özel bir şey yapıyoruz diye söylemiyorum, zaten herkes bunu yapmak zorunda kalacak. Çünkü bu işi daha verimli kılan başka bir yol yok.
AÖ: İşveren teknik de olsa o görseli gördüğünde tasarım bitti zannediyor. Halbuki tasarım uygulama sürecinde de devam eder. Konsepti çok iyi yapsan da uygulamadaki tasarım sürecini yürütmezsen, bir başkası da senin adına bunu iyi tasarlamazsa yandın. Bizim ilk on yıl kamuya iş yapmamız, bunu kontrol altında tutmak için elimizden geleni yapmamız, ekibimizi ve proje yapma biçimimizi oraya doğru evirdi. Ama yarışmalardan doğduğumuz için de hep tasarım odaklı bir ofis olduk.
Behruz Çinici’nin ODTÜ projelerinde 1/100’den direkt 1/20’lere geçtiğini ve tüm yapının neredeyse her noktasının 1/20’lerle çizildiğini görürsünüz. İyi yapı elde etmek isterseniz, detaylama çok önemlidir.
MÜ: Bizim internet sitesine yüklediğimiz çoğu proje ilk görselden sonra sayfalarca analiz içerir. Gördüğünüz bütün o tasarımların hikayesi orada var. Bütün bu konuştuklarımızı müşteriye de sunuyoruz. O zaman elimiz daha rahatlıyor, projeyi daha çok sahipleniyorlar.
"Ofis içi yapılanmayı daha şeffaf biçimde yeniden strüktüre edeceğiz"
Peki gündeminizde olan yenilikler var mı?
MÜ: Yatay hiyerarşi dediğimiz yapıyı daha iyi formülize etmek istiyoruz.
AÖ: Ofis içi yapılanmayı daha şeffaf biçimde yeniden strüktüre edeceğiz. Yeni mezun birisi burada mimarlık yapmaya başladığında 5-10 yıl sonra nerede olacağını bilmeli. Bunu yaparken de bu yataylığı bozmamız lazım, yoksa kademeler koymak çok kolay. O hiyerarşik yapıya gitmek istemiyoruz, umarım başarırız. Bunu 3-5 yıl içinde ortaklık yapısına kadar götürüp iki kişiden belki 5 kişiye büyüdüğümüz, daha kuvvetli olduğumuz bir yapıya dönüşmek istiyoruz. Bu pratik olarak da yurtdışına daha rahat açılmamızı sağlayabilecek bir şey.