“Ofisin ortaklık konusuna bakışı çok çağdaş”

06 Ağustos 2010



Emir Uras ve Durmuş Dilekçi ile birlikte uzun yıllara dayanan bir çalışma ve ortaklık hikayeniz var. Bu süreçte "ortak" vasfını kazanmanız, sizin ofis hiyerarşisi içindeki duruşunuzu ne oranda ve nasıl etkiledi?

Bu konuyu iki anlamda ele almak lazım. Birinci anlamıyla evet, ofisin yönetim yapısındaki hiyerarşi içerisinde yeni bir konuma getiriyor sizi… Ve doğal olarak da yönetim anlamında bazı konularda söz sahibi oluyorsunuz. Bununla birlikte farklı anlamlarda sorumluluklarınız da oluyor. Diğer anlamıyla, yani ofisin işleyişi ve sistemi anlamında bir hiyerarşi piramidinden söz etmek zor! Çünkü projelerin özelliklerine ve bizim konuyu ele alış şeklimize göre çeşitli proje ekipleri oluşturabiliyoruz. Burada, konuya en yatkın kişi takım lideri olabiliyor. Yani daha esnek bir yapıdan söz ediyorum, çünkü yaratıcılık gerektiren konularda hiyerarşi, sizin karar verebilme ve inisiyatif kullanma yeteneklerinizi kısıtlıyor. Bu yüzden de işleyişte bir hiyerarşi kurmamaya özen gösteriyoruz.

Emir Uras ve Durmuş Dilekçi sizin mimarlık üretimine bakışınız, bu üretimin dinamiklerini yeniden yorumlayışınız veya manipüle edişiniz üzerinde ne kadar etki sahibi oldular? Örneğin, ofisin kendine "has" üretim yaklaşımına eklemlendiğinizi mi, yoksa onu hep birlikte dönüştürdüğünüzü mü söylerdiniz?

Emir Uras ve Durmuş Dilekci'nin özellikle güven anlamında desteği çok önemli bir rol oynadı başlangıçta… Böylece ofisin kendine has üretim yaklaşımına da önemli bir katkı sağlama fırsatım oldu. Tabi eklemlenmek ve birlikte dönüştürmek iç içe geçmiş şeyler; bunların ayrımını yapmak çok zor! Hangisi derseniz, birlikte dönüştürmek kısmına daha yakın görüyorum kendimi. Aslında bu tip birliktelikler çok kolay kurulabilen, kolay bulunabilen tarzda birliktelikler değil. Ofisin iki kurucu ortağıyla birlikte ben ve Fikret Sungay iki genç ortağıyız ve tek tek baktığınızda, her birimizin birbirini tamamlayan özellikleri mevcut. Bu özellikleri en olumlu biçimde bir araya getirdiğimiz zaman, yaptığımız işlerden de o kadar keyif alıyoruz ve çok olumlu geri dönüşleri oluyor ofise. Bir kıyaslama yaparsanız burası, çok genç bir ofis ve bu yapının yarattığı güçlü bir dinamizm var. Buna bağlı olarak da ofisin ortaklık konusuna bakışı çok çağdaş ve bunların hepsi bence bir avantaj.



Buyaka

Uras ve Dilekçi'den hem mesleki anlamda hem de belki daha geniş bir kapsamda "öğrendiklerinizi" nasıl sıralayabilirsiniz? Ortaklık bu karşılıklı öğrenme sürecini daha verimli bir hale getiriyor mu?

Öğrenmek kelimesini ben çok kullanmıyorum zaten; hayat boyu öğrenebilme yetisine sahip olmalı mimar. Onun yerine kendi kendisini nasıl eğitmelidir sorusuyla daha ilgiliyim. Burada bir takım yöntem ve metodlar üzerinden gitmek lazım… Yoksa kişinin bilgisi kendi özelinde kalıyor ve ofise katkısı da kişisel olmaktan öteye gidemiyor, zamanla eskiyor ve çağdaş olmaktan uzaklaşıyor. Bu da çok tehlikeli ve mimarlığın içine düştüğü tuzaklardan birisi… Ofisin kendine has mimari dilinin geliştirilmesinde de bu yöntem ve metodlar çok önemli ve biz, daha çok bunlarla ilgiliyiz. Sürekli üretmek ve bu pratikten sağlıklı geri dönüşler almak… Tam olarak da bu, çok üzerinde düşündüğüm ve uyguladığım bir konu. Bunu üniversitedeki stüdyolarımda da kullanıyorum ve çok olumlu sonuçları olduğunu görüyorum. Bu, pragmatik olmaktan öte deneysel bir yaklaşım; yani sonuçlarını önceden kestirebiliyorsunuz. Ancak "süreç", çoğu zaman sizi şaşırtabiliyor ve dolayısıyla, sonuç odaklı gibi görünen ama aslında süreçle çok daha ilgili bir takım yöntemleri benimsiyoruz.


EAA'nın Ortaklarından Gonca Paşolar
Uras + Dilekci'nin Ortaklarından Salih Küçüktuna
Boran Ekinci Mimarlık'tan Sasan Sahafi
OMA'nın Eski Ortaklarından Joshua Prince-Ramus
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :